Hayat bana, o küçümsediğim, hırslı, sevimsiz, bencil kadınların gözünden bakmayı öğretti ve oynadıkça gördüm ki doğru ya da yalnış hiç bir davranış, hiç bir insan yok. Herkes şartlarına göre, ayakları üzerinde durmaya çalışıyor.
Nilperi Şahinkaya
Nilperi Şahinkaya: Hayatımın farklı dönemlerinde, sorduğum hangi soru ya da törpülemem gereken hangi tarafım varsa, tüm cevaplar oynadığım rollerle geldi. İnsanın en büyük motivasyonu kendini yaratmak ve bu yaratım sürecinde bana en çok rollerim yol gösterdi.
Nilperi Şahinkaya: Freud’un çok güzel bir lafı var! “Yaratıcılık, yıkıcılığın diğer yüzüdür.” der. İnsan, karanlık duygularını güzel bir dille anlatarak yaratıcı olabilir. Duygularımı çok yoğun yaşıyorum ve aslında çok pesimist biriyim. Tam anlamıyla deşarj olma halini oyunculukla gerçeklestirebildim. Oynamadığım zamanlarda duygular içimde sıkışıyormuş gibi hissediyorum.
Nilperi Şahinkaya: Çalışma saatleri o kadar yoğun ve belirsiz ki sınır koymak büyük başarı olur. İster istemez; iş, özel hayata dahil oluyor. Hepsini birden yürütebilmek için çok sağlam olmak lazım. Başka türlüsü mümkün değil.
Nilperi Şahinkaya: Deneyim kazandıkça bunu önlemeyi de öğreniyorsunuz. Başlarda oynadığım karakterin buhranlarını tüm gün üzerinde taşıyordum. Artık sahne bittiği gibi onunla vedalaşmayı da öğrendim. Bazen iş arkadaşlarım bu halime çok gülüyor. Sinir krizi geçirip sağladığım bir sahne bittiğinde, hemen gülmeye başlayıp sahneyle ilgili yorumlar yapıyorum. Onlar da taklidimi yapmaya başlıyor. (Gülüyor)
Nilperi Şahinkaya: “İşin eğitimini al.” derdim. Gerçekten oyuncu olmak isteyenlerle dikkat çekmek isteyenler burada ayrışıyor. Ben oyunculuğu hep çok sevdim ve hakkındaki her şeyi öğrenmek istediğim için konservatuarda okudum. Gerçekten sevdiğiniz ne varsa hakkında bilgi edinmek, daha çok şey öğrenmek istersiniz. Bu içinizden gelir. O yüzden bana gelip,“Oyuncu olmak istiyorum, sizce egitimini almam lazım mı?” diyesoranları hiç ciddiye almıyorum.
Nilperi Şahinkaya: Duygu aktarımı ya da ritimle ilgili yapılan yorumların hepsi dikkate alınmalı. Bin kişi çok iyi oynamışsın dese de o bir kişinin neden beğenmediğini iyice anlamalı oyuncu. Önemli olan, seyircinin beğenmeme sebebini doğru şekilde ifade etmesi.
Nilperi Şahinkaya: Örtüşmediği çok oldu ve bu da çok hoşuma gitti, çünkü böylece olaylara farklı pencerelerden bakabilmeyi öğrendim. Oynadığım karakterlerin çoğu, normalde yargıladığım kadınlardı. Hayat bana, o küçümsediğim, hırslı, sevimsiz, bencil kadınların gözünden bakmayı öğretti ve oynadıkça gördüm ki doğru ya da yalnış hiç bir davranış, hiç bir insan yok. Herkes şartlarına göre, ayakları üzerinde durmaya çalışıyor.
Nilperi Şahinkaya: Bana göre oyunclukta cesaret, oyuncunun “Ben bu rolü oynayamam!” diye düşündüğü yerde bile üzerine gidip oynamasıdır. Herkesin cesaret tanımı farklı olabilir… Altından kalkamayacağımı düşündüğümrolleri oynayabildiğimi gördükçe özgürleştim. Artık biliyorum ki bana gelen bütün rolleri en iyi şekilde oynayabilirim. Bunu söyleyebilmek çok büyük bir özgürlük.
Nilperi Şahinkaya: Bekleyerek… Beklerken çay – kahve – sohbet ve tabiki de ezber provası.
Nilperi Şahinkaya: Asla. Dizi setlerinde oyuncunun işçi olduğunu anladım. Bekliyoruz, ezber geçiyoruz sonra da tekrar tekrar aynı sahneyi çekip duruyoruz. Vaktimiz kısıtlı, sürekli bir telaş ve koşuşturmaca hakim. Kimse kimseyi düşünecek halde değil çünkü yetiştirilmesi gereken bir bölüm var! Dizinin zevki ayrı ama zaman yoksa sanat da yok. Sanat camiasında olduğumu sadece tiyatroda hissediyorum. Sahnede bir karakter yaratabileceğimiz zaman bize gerçekten tanınıyor.
Nilperi Şahinkaya: Evet! Yeni oyunumuz için hazırlanıyoruz. Craft’ta İhrahim Çiçek yönetmenliğinde Larry Kramer’in “The Normal Heart” isimli oyununu Kalp isminde sahlenemeye hazırlanıyoruz. Oldukça çarpıcı bir hikaye. AIDSvirüsünün yayılmaya başladığı dönemde, gay erkeklerin hızla ölmesine rağmen devlet bu hastalığın varlığını saklıyor. Virüs üzerinde araştırma yapmaya çalışan bir doktor kadını canlandırıyorum. Devletten hiç destek göremediği, aksine engellendiği için nüfus sahibi bir kaç “gay” erkek toplayıp, hastalığı dünyaya duyurmaya çalışıyor.
Nilperi Şahinkaya: Oyunda, devlet hastalığı homofobik olduğu için gizliyor. Resmen gayleri ölüme terkediyorlar. İnsanları bölen, ayırımcılık yapan her davranışa karşıyım. Toplumu bilinçlendirmek için elimden ne geliyorsa yapardım. Tabi o zamanlar sosyal medya olmadığı için herkes sesini duyuramıyormuş. Bu açıdan bakınca sosyal medya çağında yaşadığımız için çok şanslıyız. Artık herkesin bi sesi var.
Nilperi Şahinkaya: Kesinlikle! Hatta, oyunculuk zamansız bir alan. İzlediğimiz her filmde ya daoyunda, dönem ne olursa olsun insanın hep kendi doğruları için savaştığını, acı çektiğini, hayata tutunmaya çalıştığını görüyoruz. Zaman ne olursa olsun, insan hep insan.
Nilperi Şahinkaya: Cem Yılmaz tam bir fikir adamı. Yapım şirketinin isminin “Fikir Sanat” olması tesadüf değil. Enerjisi çok yüksek, çok keskin bir zekası var ve aklını sürekli çalıştırıyor. Mesela, sette bizi güldürürken, birden bir tur atti geldi ve “Aklıma bi’şey geldi!” diyerek, şahane bir afiş fikriyle karşımıza çıktı! Afişi görmüşsünüzdür, rönesans tablosu gibi. Böyle bir adam işte! Ağazım açık dinlerken buluyorum kendimi. Çok kültürlü, bilgili ve yaratıcı bir adam. Sette, kafasında net olarak her şey belirli. İstediği çıkana kadar da uğraşıyor. O da her yaratıcı insan gibi, hayatın ve insanların karanlık tarafını kendi komik diliyle anlatıyor.“Kara Komik Hikayelerr” de kara mizah. Standup’larında da aslında kızacağımız şeylere gülerken buluyoruz kendimizi.
Nilperi Şahinkaya: Oynadığım filmde, NASA’da görev alıyorum. Amerika’lıyım. Peki Türkiye’de ne işim var? Gerisini siz düşünün…
Nilperi Şahinkaya: 30 yaşımı sabırsızlıkla bekledim ve beklediğime değdi! 30 olunca birden kafa yapınız değişmiyor elbette ama 20’li yaşlarda kendinizde keşfettiğiniz ya da törpülediğiniz ne varsa 30 olunca yerine oturuyor. Mesela ben 20’li yaşlarımda hayalperest ve Polyanna bir kızdım. 25’lerde hayatın çok vahşi bir şey olduğunu anladım ve hayattan korkmaya başladım. 30’umda ise hayatın bu vahşi tarafı çok hoşuma gitmeye başladı, çünkü oyunu oynayabilir hale geldim. 30’da kadına bir kabulleniş ve bir çeşit güç geliyor. Oyunun kurallarını çözmüş oluyorsunuz. Hayattan kaçmak yerine, hayatla flört etmeye başlıyorsunuz. Bir de tüm acıların hafiflediğini anladığınız için rahatlıyorsunuz.
Nilperi Şahinkaya: Evet! Aşkla yapılan her şey ışıldıyor. Aşksız yapılan her şey ise sönük kalıyor. Benim için hayat da öyle; aşık olduğum biri yoksa her şey sönük geliyor gözume. Aşık olduğum zamanlarda ise çevremin “Sen de bir ışık var bu aralar!” dediği çok oldu. Bence dünyamızın sonu, aşkın yok olduğu gün gelecek. (Gülüyor)