Engin Öztürk: Reelde şimdilik tartışamayacağımız bir konu tabii ki ve iyi ki öyle. Manadaysa ölümsüzlüğün iki yönü ağır basıyor. Birincisi evet, beden bir yere kadar dayanacak ama bıraktıkların için bir sınır yok. İkincisiyse ölüme olan bakış açısı; bir son değil bir başlangıç olarak bakıyorum.
Engin Öztürk: Netflix bir alışkanlık haline geldi. Farklı kalıpta insanları da etrafında kolayca toparlayabilen bir mecra oldu. Dolayısıyla bireysel de değil, artık toplumsal bir alışkanlık oldu.
Engin Öztürk: Hayatım boyunca anlayamadığım ve bundan sonra da anlayabileceğimi zannetmediğim bir durum var hayatta o da sınırlar… Ülkeler arasındaki, insanlar arasındaki sınırlar… Netflix’e de o taraftan bakıyorum. Dünyayı üzerinde yaşadığımız tek bir dünya olarak sunuyor. Bu oyuncu olarak bana daha özel, daha birlikte hissettiriyor.
Engin Öztürk: Ülkemizde dijital platformların açılması ve özellikle Netflix’in Türkiye pazarına girmesi bizim izlemek istediğimiz içeriklere daha kolay ulaşabilmemizi sağladı. Yurtdışındaki yayınları takip etmek ve belki de çoğu içeriği reklamsız izlemek bir lüks oldu. Ayrıca, bu platformlar sayesinde, tüm bölümleri tek seferde, nasıl ve ne zaman izleyeceğimize de karar verme özgürlüğüne sahibiz. Özetle artık her şey izleyicinin tercihlerine bağlı hale geldi ve televizyon artık böyle izleniyor. Bu bağlamda alışkanlıklarda bir değişime yol açtı diyebilirim. Fakat Türkiye’de oyunculuk yapmak tabii ki yapılan her işe en azından bakmamız gerekliliğini doğuruyor bunu da atlamamak gerekiyor.
Engin Öztürk: Yeni kelimesinin kendisi bile heyecanlı… Yeni fırsatlar, görülecek, yaşanacak yeni yerler ve yeni alanlar… Yeni bir alana adım atıyorum. Netflix ve benzer mecralar beni şu an en heyecanlandıran şeyler.
Engin Öztürk: Şu rolü oynarım ya da şu rolü oynamam diye bir şey yok. Gelen projelere bir bütün olarak bakıyorum. Hikayenin yazılışı, karakterlerinin derinliği, kurulacak ekip… Hepsi birbirini besleyen ve o bütünü en doğru şekilde değerlendirmenizi sağlayan şeyler. Tüm bunları değerlendirip karar vermeyi tercih ediyorum.
Engin Öztürk: Olmaz mı? Sancısız doğum olmuyor. Sadece artık sancı ya da korku gibi şeyleri daha az düşünmeye çalışarak zaten ağır olan yükü aza indirmeye çalışıyorum.
Engin Öztürk: Bu biraz oynanacak şeyin alanına bağlı. Ne oynayacaksam, bir süre onun alanında yaşıyorum ama asıl iş, oynadıktan sonra arınmakta. Arınayım ki bir sonra oynayacağım şeyde eskisinden iz kalmasın.
Engin Öztürk: The Protector, öncelikle Türk izleyicisini hedef alsa da global bir proje. Set ortamında bile görmediğimiz bir konfor ve disiplinle karşılaştık. Profesyonelliğin her anlamda hissedildiği bir sette çalışmak muazzam bir deneyim oldu. İlk defa yapılan bir iş olması, tüm ekibi ü daha da heyecanlı kıldı. Benim heyecanım ise hepsinden daha ayrı çünkü benim için The Protector yeni başlıyor.
Engin Öztürk: Her şeyden önce yeni bir tür. Kurgusu alışılmışın dışında. Türk dizilerindeki çok sevilen dram ve romantik komedinin üzerine başka bir şey daha koyduk; fantastik unsurlar ve süper kahramanlar. Seyircinin alıştığı hikayelerin dışında, bir bakıma ezberleri bozan bir yapım. 2 farklı yönetmenle çalışma deneyimi ve en önemlisi dünyayla tanışma fırsatı olarak da tanımlayabilirim.