Kiminin kendini ifade ediş biçimi, kimi için sadece eğlence aracı olan moda endüstrisi Birleşmiş Milletler’e göre küresel sera gazı emisyonunun %10’undan sorumlu. İklim krizine her geçen gün daha da yaklaştığımız bu günlerde, moda endüstrisinde saygı duyulan birçok marka müşterilerini kaybetmemek adına karbon ayak izini azaltma taaddütünde bulunuyor. Cesur sözlerin tutulup tutulmadığını yasal bir çerçeve olmadığı taktirde ilerleyen yıllarda görebileceğiz. Perde arkasında neler olduğunu bilmemiz gerekiyor çünkü yıllar sonra önlemlerin işe yarayıp yaramadığını görme gibi bir şansımız olmayacak.
New York, küresel moda markalarının iklim etkilerini ifşa etmelerini kapsamında sera gazı emisyonlarını azaltmak için harekete geçmelerini zorunlu kılan ilk eyalet olma yolunda ilerliyor. Fashion Sustainability and Social Accountability Act imzalandığı taktirde Armani, LVMH, Nike ve dünya çapında yıllık 100 milyon dolardan fazla geliri olan diğer giyim şirketleri için geçerli olacak. Yasaya uymayan şirketler, 450 milyon dolar veya daha fazla olan gelirlerinin %2’sine kadar para cezasına çarptırılabilme tehlikesiyle karşı karşıya. Kısaca Fashion Act olarak literatüre giren yasanın içerdiği konulardan biri de tekstil atıkları. Her yıl 92 milyonluk bir su israfı faturası çıkaran markalar için tekstillerin toplanması, ayrıştırılması ve geri dönüştürülmesi zorunlu hale getirilecek.
ABD’deki Fashion Act dışında İngiltere’de de moda sektörünün karbon ayak izini küçültmesine yönelik girişimler görüyoruz. Greenwashing, çoğumuzun anlamını bilmediği ama neredeyse her gün maruz kaldığı kavramlardan sadece biri. Yeşil aklama olarak tercüme edilen bu kavram, moda endüstrisi olsun olmasın markaların yeşil dostu adı altında verdiği sözleri tutmaması, bir nevi tüketicileri doğa dostu görünme uğruna kandırması anlamına geliyor. İngilteredeki Green Claims Code, tüketicileri yanıltıcı çevresel iddialardan korumayı amaçlıyor. Aynı zamanda Avrupa Birliği bir ürünün çevre dostu hakkında iddiada bulunmak isteyen markalar için özel etiketleme yönergeleri sunması bekleniyor. Almanya’da Haziran ayında yürürlülüğe giren Green Button yasası, şirketlerin minimum 26 sosyal ve çevresel standardı karşılamasını şart koşuyor. Çevresel sorumlulukların yanısıra sosyal olarak asgari ücretten çocuk işçi veya zorla işçi çalıştırma yasağına kadar geniş bir yelpazeyi içeriyor.
Son beş yılda markalar dünya nüfusunun yüzde 32’sini oluşturan güçlü, genç bir tüketici grubu olan Z kuşağının yükselişine tanık oldu. Y kuşağını da eklediğimizde bu iki grup dünya nüfusunun yarısından fazlasını oluşturuyor. Önceki kuşaklara göre daha iyi eğitimli, dünya ile bağlantısı aktif olan bu grup sosyal medya üzerinden hızlı ve etkili bir biçimde organize olabiliyor. Halihazırda yapılan çalışmalar göz önüne alındığında, 2022’nin moda endüstrisindeki sürdürülebiliriliği adına kilit bir yıl olacağına şüphe yok. Markaların üstlenmesi gereken sorumluluklar artarken, genç tüketicilerin ve gezegenimizin büyüyen çoğunluğu daha azına tahammül etmeyecek.