Mala Emde ve Anton Spieker’in başrollerini paylaştığı “303”, 24 yaşındaki iki üniversite öğrencisinin hayatın zorluklarıyla yüzleşmeye çalışırken çıktıkları yolculukta bir araya gelmesiyle başlar. Jule’un istemediği eski arkadaşından beklenmedik hamileliği ve Jan’in biyolojik babasını arayışıyla başlayan bu Berlin’den Portekiz’e ulaşan bu yolculuk hikayesi basit bir aşk hikayesi olmaktan kolayca çıkar.
İki karakter arasında geçen diyaloglarla giderek bağlılığın arttığı “303”de felsefi tartışmalardan siyasete, toplumsal yapılardan insan ilişkileri çevresinde dönerek sıradan anlatıların ötesine geçer. Yolculuğun yol açtığı diyaloglar ayrıca büyük bir önem taşır. Zira, karakter gelişimleri “kendilerini” bulmaları için derin sohbetlerle yani gerçek insan bağlarında bulunan karmaşıklığı görerek hareket etmelerine ihtiyaç vardır. Yol, insan varoluşunun her an değişen doğasının bir metaforu haline gelirken; varılacak noktadan ziyade yolculuk sırasında elde edilen deneyimlerle hayatları anlam kazanır.
Jule ve Jan, fiziksel bir yolculuğun ötesine geçerek, kendi iç dünyalarında da yol alırlar. Film boyunca yaşadıkları deneyimler, hayatın belirsizliği ve değişkenliği hakkında derin düşüncelere yol açıp yaşanan her bir sapma, her beklenmedik karşılaşma, karakterlerin kendi içsel yolculuklarına doğru bir ışık yüzmesinin kaynağı olur.
Yüzeyin ötesindeki anlamlara sahip olan “303”, Jule ve Jan’in beklenmedik yol arkadaşlıklarıyla zenginleşirken; sapmalar ve beklenmedik karşılaşmalarla dolu bir hayatın belirsizliğinde bir araya gelmek için; bırakın 303’den ilham alarak hazırladığımız playlistimiz yolculuğunuza eşlik etsin.