Grace Jones
Aslen Jamaikalı olan Grace Jones, 60’ların başında Ney York’a taşındı ve önce modellik ardından şarkıcılık ve daha sonra da oyunculukla uğraştı. İnanılmaz sesinin ve R&B, pop, elektronik ve discoyu bir araya getirdiği bağımlılık yapan müziğinin yanında, Grace, 80’lerde olduğu gibi bugün de hala ikonik olan bir stil yarattı. Kısacık açılı kesilmiş saçları, yaratıcı makyajı ve pelerinleri, takım elbiseleri, şapkaları ve kostümleri onun zamanın ötesinde olduğunu hissettirdi bize. Hala da hissettiriyor ki bu bize bir şeyler anlatıyor zaten.
Jerry Hall
1980’lerde, “süper model” kelimesi oldukça yeniydi ve esas olarak Marie Helvin ve Jerry Hall için kullanılıyordu. Ünlülerin çocuklarının başvurduğu bir uğraş değil de gerçek kariyer olarak görülüyordu ve Jerry Hall, güzelliğini korumaktan ve fotoğraf çekimlerini layığıyla yerine getirmekten gurur duyan güzel bir profesyoneldi. Teksaslı bu dilber, hafızalarımızdan silinmeyen Voguekapaklarıyla 80’lerin ikonik yüzüydü.
Diana Spencer
Merhum prenses, büyük ihtimalle 80’lerin en çok fotoğraflanan, irdelenen, takip edilen, yargılanan ve izlenen kadınlarından biriydi ama bu onun gün be gün nefes kesici imajlar ortaya çıkarmasını engellemedi. Kısa sarışın bukleleri ve tasarım elbiseleri onun 90’lar stilini özetliyor fakat 80’lerde daha genç bir prensesken, kakülüyle, hafif göz makyajıyla ve takım elbiseleriyle hepimizi kendine hayran bıraktı.
Joan Collins
“Alexis’in Dynasty’deki stilini çok iyi taşıyorum şu an” diyebilir miyiz hiç bilmiyoruz ama Joan Collins’in vatkalarıyla, parlatıcısı ve topuklularıyla zengin Amerikan çapkınını nasıl mükemmel bir şekilde gösterdiğine saygıyla şapka çıkarıyoruz. Her daim kabartılmış saçları, iliklerine kadar aksesuarlarla dolu stili ve portföy çantasıyla sinir bozan kocayı def etmeye hazır ve nazır. Dünya’nın daha çok Joan Collins’e ihtiyacı var.
Cyndi Lauper
Uzun zamandan beri, Cyndi Lauper’in Girls Just Wanna Have Fun şarkısı hepimiz için bir arka plan müziği oldu. Toksik sayılabilecek derecede kullanılan saç spreyiyle desteklenen kocaman harika kızıl saçlar ve 80’lerin çılgın pop/punk kıyafetleri Cyndi’nin alametifarikasıydı.
Bananarama
“Robert De Niro’s waiting, taking Italian…” Kusura bakmayın, bir an Bananarama’ya kapıldık. Şu an 1987’de bir okul diskosundayız. Kapri pantolon, tamam, crop-top, tamam, geniş kenarlı siyah şapka, tamam, tuhaf ve dağınık, bir parça ip bağlanmış saç, tamam. Bir kutu Tango, okulun arkasında içilen bir dal sigara ve üst sınıflardan biriyle giz gizli öpüşmek… şu an çok Bananarama’sın.
Mollie Ringwald
80’lerin meşhur “Brat Pack” inin kraliçesi Mollie, lise filmlerinin vazgeçilmez güzel popüler kızıydı. Dekoltesiyle ruj sürebilen herkes, moda tarihinde bir yer hak ediyor.
Adam Ant
Stuart Goddard’ın alter egosu Adam Ant, Yeni Romantik pop-punk türü Stand and Deliver ve Ant Rap gibi hitleriyle 80’lerin başında müzik listelerinin en tepesindeydi. Eşsiz stili, züppe eşkıya, korsan, cross-dresser, punk, asker ve Amerikan yerlisi tarzının bir karışımıydı. Listeyi daha da uzatabiliriz ama sonuç inanılmaz seksiydi. Adam Ant bize hayat boyu yetecek kıyafet partisi fikirleri verdi ve erkeklerin eyeliner sürmesinde bir sorun olmadığı gösterdi.
Prince
Prince’in modaya katkılarını kim özetleyebilir? Feminen ve maskülen, göz kamaştıran siyah bukleler, ben, tüylü fular, yüksek boyun fırfırlı etek…Prince hepsinin kralıydı.
Kim Wilde
Kim İngiltere’nin Blondie’ye cevabıydı. Sert mizaçlı, boğuk sesli seksi kadın İngiltere’nin gururuydu ve şarkıları Kinds In Amerika/You Keep Me Hanging On o dönemin marşlarındandı. Çok az punk, çok fazla eyeliner, kocaman saç ve çizgili bluzlara olan tutkusu. Hala keşke Kim Wilde olsaydık diyoruz.
Boy George
Boy George (Gerçek adı George O’Dowd) 80’ler Ingiltere pop müziğinin yüzüydü. Culture Club’ın solisti George, Yeni Romantik akımının bir parçasıydı ve eşsiz kıyafet stili hala o dönem için bir ilham kaynağı. Rastalı saçları, makyajı, botları ve büyük ceketleri BG’nin diğerlerinden ayrılmasını sağlayan alametifarikalarıydı.
Brooke Shields
Çocuk yıldız Brooke Shields, 70’lerde tartışmalı filmli Pretty Baby ile gündeme geldi. Çocuk yıldızlara aşırı bağlanmak insanların doğasında var ve Brooke bu konuda bir istisna değil. 80’lerde, Brooke’un güzelliği ikonikti, fakat kaşları güzelliğinden de çok konuşuldu ve biz hala bugün bile onlardan bahsediyoruz.
Debbie Harry: Namı-değer Blondie
Geçmişten bu yana, sarışın güzeller, kızların ve erkeklerin duvarlarını her zaman süsledi fakat 80’lerde herkesin konuştuğu tek bir sarışın vardı. Debbie Harry, Amerika’nın The Sex Pistol’a cevabı olan ama çooooooook daha seksi olan (açıkçası genel olarak da daha iyi) punk grubunun solistiydi. Platin sarısı orta boy saçları, mükemmel yüzünü çevreliyordu. İnsanoğlunun gördüğü en havalı sarışın.
Madonna
Madonna’nın olmadığı bir dünya düşünün. Biz düşünemiyoruz. Onsuz her şey çok sıkıcı. Şimdilerde onu sevin ya da sevmeyin, 80’lerde, Madonna havalı, heyecan verici ve seksi olan her şeyin karşılığıydı. İtalyan asıllı Amerikan şarkıcı/dansçı, bizi 80’lerin başının alametifarikası olan birçok parçayla tanıştıran kişiydi ve kısa sürede hepimiz dantelli parmaksız eldivenler, kısa paça siyah taytlar, ra-ra etekler, mesajlı tişörtler giyiyor, eyeliner sürüyor ve yüzümüze ben çiziyorduk. Sadece stilini de kopyalamadık, aynı zamanda müziğini (harika) ve tavrını (kötü kız) sevdik, sakızı, sevgilileri… Daha devam edebiliriz isterseniz?
Miami Vice
Bir televizyon dizisi stil ikonu olabilir mi? Kesinlikle, evet! Cidden, biz hala tişörtün üstüne kolları sıvanmış blazer giymenin uygun olduğunu düşünen erkekler tanıyoruz. Şimdi uyuşturucu kartelleri gibi görünseler de o zamanlar bu stil çoook ateşliydi. Erkek arkadaşınızın suçla savaşan ikili Sonny Note Don Johnson (Dakota Johnson’ın babası) ve Rico gibi görünmesini istiyor musunuz? Pastel beyaz pantolonlar ve ceketler, arkaya taranmış siyah saç, vatkalar ve güneş gözlükleri düşünün. Aslında bizim bile bir deneyesimiz var.
George Michael
WHAM! dağıldığında ve George solo kariyerine başladığında, güneş gözlükleri, beyaz tişört, yırtık kot ve deri bir araya geldi ve bir stil ikonu doğdu.
Jane Fonda
Göz kamaştıran Bayan Fonda hayatı boyunca birçok rol üstlendi: aktivist, yazar ve tabi ki de oyuncu. Ama biz şu an sadece Jane Fonda’nın, bir nükleer santralin arkasındaki gerçeği araştırmaya kafayı koymuş, kararlı bir gazeteciyi olan The China Syndrome filmindeki rolüne odaklanacağız. Ve sadece oyunculuğuna değil. Aman aman! Bu kadın bu filmde nasıl göz kamaştırılır çok iyi biliyor. Geniş yakalı gömlek, dalgalı saçlar, halka küpeler, takım elbise.
Michelle Pfeiffer
Güzel, mükemmel yaratılmış Michelle, 80’lerde büyük film stüdyolarının aranan kızıydı. Biz ona mafya filmi Scarface’de Al Pacino ile berber oynadığında aşık olduk. Saçma derecede güzel, harika vücutlu sarışın Pfeiffer, o zamanlar hepimizin benzemek istediği kadındı. O bizim için tüm zamanların film tanrıçalarından biri.
David Bowie
80’lerden 2016’ya (ve sonsuza kadar) var olacak bir stil ikonu. Kişisel keşfin kralı Bowie, kimse daha tahmin bile edemezken yeni trendler yarattı ve popüler bir rock yıldızı olmanın ne demek olduğunu- ve nasıl göründüğünü- tekrar tanımladı. Kızıl saçlı, kırış dişli, açık benizli, zayıf delikanlı? Evet, havalı olmanın efendisi olabilirsin.