A Space of Possibility

Arts & CultureMarch 21, 2023
A Space of Possibility

Sougwen Chung, sınırsız hayal edebilen kişilerden biri. Referans noktası çizimler. “Bu benim için bir ritüel. Çizgi, yaşanmış bir deneyimin, insan figürlerinin ve organik olanın bir konturudur ve o çizginin doğasını geliştirebildiğiniz zaman, doğanızı da değiştirebilirsiniz. Bir tür meditatif uyanış gibi, kendi hayal gücünüze bağlı.” Kendi sürecinin tanımı bu. Çizim hareketleri ve biyometrisi üzerine eğitilmiş sinir ağlarıyla programlanmış özel robotlar tasarladı ve inşa etti. Sanatçı ve (yeniden)araştırmacılar, teknolojiyi bir araç olarak anlamayı reddederler, ancak kendisi robotik işbirlikçiler oluşturma fikrini benimsemiş. Bu konsept, teknolojilere meydan okuyarak, ‘insan sanatçı’ ve ‘makine sanatçısının’ olağanüstü bir şey yaratmak için nasıl işbirliği yapabileceğini keşfediyor.

Sanatla uğraşmaya nasıl başladınız?

Sougwen Chung: Benim sanat ve teknolojiyle tanışıklığım müzik ve bilgisayarlar, özellikle keman ve internetin ilk zamanları ile başladı. Klasik müzik eğitimi almış olmamdan ileri gelen ses ve entrümantasyonun dışavurumsal soyut formu, müzik teorisinin doğurgan güzelliği ve kod ile ekran temelli çalışmaların yapısı beynimde net anlam kazandı. Bir anlamda, hepsinin birbiriyle ilişkili ve bağıntılı olduklarını hissettim.

Bu anlamda benim bilim ve sanata olan ilgim hep iç içe geçmiş haldeydi. Annem yazılımcı, babamsa opera sanatçısıydı; buna bağlı olarak bilgisayarlar ve müzikle büyüdüm ve her ikisine yönelik doğal bir yatkınlığım oldu. Her zaman bu ikili pedagoji ve düşünme şekillerine yatkınlığım oldu, bu uygulamaların iş birliğindeki hibrit yapıyı dikkate aldım. 

İkisinin birlikte çalışabileceğini, ilk robotum D.O.U.G._1 ile ilk çizimimi yaptığım zaman hissettim.

” Şu anda umut bir aciliyet, devrimsel bir enerjiye sahip. Bence geçmişte umut bir duyguyla bağdaştırılıyordu ama içinde yaşadığımız zamanda umudu radikal bir eylem olarak yeniden konumlandırıyoruz.

– Sougwen Chung

Estetik anlayışınızı nasıl tanımlarsınız?

Sougwen Chung: Tanımlamam! En azından estetiğe yönelik içgüdüsel bir yaklaşım benimsediğimi, biraz kısıtlayıcı olabilen tutarlılığa çok fazla takılmamaya çalıştığımı söyleyebilirim. Acele etmemek, kendi titreşim, tuhaflık ve meraklarını bulabilmek, sonra bunları özümsemek, dışa vurmak ve kutlamakta çok ender bulunan bir şey var. Zaten tanımlar da sorgulanmak için var!

Hangi çalışmalar sonucunda bu işlere ulaştınız? Sizce bugün disiplinler arası yaklaşımlar ne kadar önemli?

Sougwen Chung: Bir sanatçı ve araştırmacı olarak, benim için her şey çizimle başladı. Bu benim için bir ritüel. Bir çizgi, yaşanmış bir deneyim, insan figürleri ve organiğin konturu. Bu çizginin doğasını geliştirebilirseniz, kendi doğanızı da değiştirebilirsiniz. Bir tür meditatif uyanış gibi, kendi hayal gücünüze bağlı.

Bu çizgileri yaratmak, ilerletmek ve metaforlar oluşturmayı amaçlamak, teknolojiyi sanal gerçeklik, robotik veya yapay zeka gibi yeni şekillerde kullanarak sanat yapma süreçlerimize dahil etmek çok ilgimi çekiyor. Makinelerle, özellikle robotikle olan ilişkimizi insansılaştırabileceğimize inanıyorum.

Bence bugünün araç, teknoloji ve yeni uygulamalarıyla etkileşimimiz üzerine sohbetleri genişleterek, ortaya yeni olasılık dünyaları çıkarmaya başlayabiliriz. Ve bunu daha özenli, iletişime dayalı ve dikkatli sistemleri teşvik etme ahlakıyla yaparak, hem kendimiz hem de diğer pedagoji, düşünce şekilleri ve hatta insan olmayan diğerleri ile etkileşimlerimize yönelik, iş birlikçi ve disiplinlerarası yeni yaklaşımlar geliştirebiliriz. 

” Estetiğe içgüdüsel olarak yaklaşmaya çalışıyorum, biraz kısıtlayıcı olabilen tutarlılığa çok fazla takılmamaya çalışıyorum

– Sougwen Chung

Yapay zeka araçlarını sanatsal uygulamalarınıza dahil etmeye nasıl başladınız?

Sougwen Chung: MIT Medya Laboratuvarı’nın araştırma görevlisi olarak, sanatsal araçların teknolojik sistemlere aşılanmasını ele aldım ve sanatın makinelerle iş birliğini inceleme fırsatı buldum. Nokia Bell Labs’in misafir sanatçısı olarak, yapay zeka alanındaki ilerlemeler ve mekanik aracıların çoğalması ile birlikte, bağlantılı makinelerin rolünün ölçek ve kapsam bakımından genişlemesi üzerine düşünerek, insan-robot iş birliği teması çerçevesinde gelişme olanağı yakaladım. Bu spekülasyonlar makinelerle iş birliği konusunda merakımı kamçılamaya devam ediyor ve uygulamalarımı, büyüyen teknolojik karmaşıklık alanıyla birlikte daha da geliştiriyor.

Bağıntısal robotik ve teknolojiler geliştirmek için nöral ağlar, bilgisayar görüşü, biyosensörler ve artırılmış / sanal gerçeklik ile çalışıyorum. Bunları vücudum, hareketlerim ve biyolojimle etkileşime giren birlikte yaratma sistemleri olarak düşünebilirsiniz.

Kullandığım teknolojileri salt birer araç olduğu fikrine meydan okumayı seviyorum ve onları birer iş birliği şeklinde düşünüp farklılaştırmayı tercih ediyorum. Bu araştırmanın zamanla resim, heykel, performans, enstalasyon ve simülasyon gibi bir yapıtlar kakafonisi üretmesi bu şekilde gerçekleşti.

Language of Pathogens 2021, Biofeedback Paintings F.R.A.N. Series

İşleriniz performans, enstalasyon ve çizimin yanı sıra robotik alanında öncü teknolojiler geliştirmeyi de içeriyor. Sizin perspektifinizden sanat ve teknoloji arasında nasıl bir etkileşim bulunuyor?

Sougwen Chung: Yazar Edouard Glissant’ın şu sözünü sık sık düşünürüm: “Bilim, kendine ait dilleri dönüştürür; şiir yeni diller icat eder. Her ikisi için de bu bir araştırma meselesi değil, daha ziyade, nerede bir araya geleceklerini dile getirmeye, hatta bir araya gelmeye gerek duymaksızın, gerçekleştirilemez bir bütünlüğe doğru gitme meselesidir.”

Sanatçılar dünyamızı şekillendiren teknolojilerle daha derin bağlar kurarak yeni bilgi biçimleri yaratmakla kalmamalı, daha da önemlisi, teknolojik gelişim, sanat pratiğine aşılanmış sosyo-tarihsel bakış açılarından haberdar olmalıdır.

Bize “kendini ifade etme özgürlüğü”nün önemi ve bunun işlerinizdeki yansımalarından bahseder misiniz?

Sougwen Chung: Japonya’da savaş sonrası oluşan sanat akımlarından Gutai kollektifinin savunduğu basit bir provokasyon aklımda yer etmiş. Bir dizi enstalasyon ve radikal performans sürecinde, katılımcılara “Lütfen Özgürce Çizin” diyordu. Genellikle çizimin biçim değil, biçimi görmenin yolu olduğunu düşünürüm. Ve kişi özgürce çizerek, yaşamsal ritüeli hayata geçirebilir ki bu, süregelen bir özgürlük hareketidir. 

Size en çok ne ilham veriyor?

Sougwen Chung: Boş bir kanvası ilham verici buluyorum – olasılıklarla dolu bir alan.

Hayatınızda gerçekten sanatçı olduğunuzu hissettiğiniz bir dönüm noktası var mı?

Sougwen Chung: Yıllar içinde iş birliği yapma şansı bulduğum ve sık sık bilimsel konular, yaratıcılık veya edebiyat üzerinde sohbet ettiğim sanatçı ve bilim insanlarından oluşan geniş uluslararası ağdan büyük ilham aldım.

Sanırım idolleştirdiğim ve birlikte kehanetlerde bulunabildiğim kişilerle birlikte olmak, bir sanatçı, araştırmacı ya da henüz ismi koyulmamış bir meşguliyet için gitmem gereken yönde olduğumu bir bakıma doğruluyor. 

Artık uluslararası pek çok performans sergilediğimiz için Londra’da kurduğum stüdyom Scilicet’te çeşitli yeni iş birlikleri oluşturuyoruz. Araştırma ve iş birliği kapsamının sürdürülebilmesi için yoldaşlık ağları kurmak açısından daha büyük bir dönüm noktasına doğru rota oluşturan heyecan verici bir dönemdeyiz. 

Şu sıralar hangi konulara odaklanıyorsunuz?

Sougwen Chung: Son zamanlarda, dünyanın kendisini bir organizma, büyüme süreci, kırılma ve akış olarak ele alan düşünceyle etkileşime geçme yöntemi olarak, biyogeribildirim sistemleri, teknoloji yönetiminden doğan rejeneratif ve simbiyotik ekolojiler üzerinden meditasyon ve zamanı keşfetmekle ilgileniyorum. 

” Kullandığım teknolojileri salt birer araç olduğu fikrine meydan okumayı seviyorum ve onları birer iş birliği şeklinde düşünüp farklılaştırmayı tercih ediyorum.

– Sougwen Chung

Peki sırada ne var? Büyük bir hayaliniz var mı?

Sougwen Chung: Bu yıl Flora Rearing Agricultural Network (Flora Yetiştiriciliği Tarım Ağı), kısaca F.R.A.N’in dünya prömiyerini yapmak üzere Tokyo’da gerçekleştirilecek olan MUTEK.JP’ye davet edildik.

Kapanma döneminde tohumlanan F.R.A.N, bitki ve makinenin eş-doğallığını ve biyomimetik robotik alanını araştırıyor. Son birkaç yıldır geliştirilme aşamasındaydı. Film ve enstalasyonun iterasyonlarını Şanghay’da Pearl Art Museum, Kristiansand’de SØRLANDETS Kunstmuseet, Los Angeles’ta Honor Fraser Gallery ve Vancouver Art Gallery’de sergilediğimizden beri ilk kez canlandıracağımız için heyecanlıyız. 

Şu sıralar stüdyom Scilicet’i kuruyorum ve giderek büyüyen bir çalışma grubuyla birtakım projeler yürütüyoruz. Montreal merkezli yayıncı Anteism Books ile yakın iş birliği içinde geliştirdiğimiz bir proje olan ilk sanat yayınım da bundan birkaç ay sonra çıkıyor.

Büyük bir hayal? Aslına bakarsanız şimdiye kadar tüm bu süreç ve provokasyonları uygulama yoluyla keşfetmek büyük bir hayaldi. Sanat ve yaşamın sürekli iç içe geçmesi – araştırma ve sanat pratiğinin, teknolojik gelişim ve felsefi sorgulamanın, yeni ritüel keşifleri ve istikrarlı özen ile bir arada var olabildiği kolektif bir alan, bir hayal olurdu. Şu anda büyük hayalim bu.

Sizin için umut ne anlama geliyor?

Sougwen Chung: Bu güzel bir soru. Şu anda umut bir aciliyet, devrimsel bir enerjiye sahip. Bence geçmişte umut bir duyguyla bağdaştırılıyordu ama içinde yaşadığımız zamanda umudu radikal bir eylem olarak yeniden konumlandırıyoruz. 

In Conversation with Duygu Bengi

FROM BASED ISTANBUL NO41: HOPE ISSUE 

Buy your copy now!

Author: Based Istanbul

RELATED POSTS