Bensu Soral: Eşi benzeri olmayan, hiç bozulmayacak türden bir şey. Kendimden çok Hande’yi düşünüyorum.
Hande Soral: Hem kardeşim, hem en yakın arkadaşım. Herkesin yaşadığı bir şey değil galiba bu…
Hande: Çocukken de böyleydik ama evet, zamanla aradaki yaş farkı iyice kapanıyor. Beraber yaşadığımız dönemde iyice yakınlaştık. İstanbul’da, ailemizde uzakta olmak birbirimize çok daha fazla tutunmayı gerektirdi.
Bensu: Altı yıl beraber yaşadık. Çok eğlenceliydi. Birlikte geçirdiğimiz en güzel zamanlardı…
Bensu: Anne-babamız yaptı bunu. Onlar da birbirlerine ve bize çok bağlıdır. Aile içinde buna çok önem verilir. Babam hep; “En önemlisi ailedir. Biz varız, başka kimse yok. Birbirimize hep sarılmalıyız. Birbirimize asla yanlış yapmamalıyız. Sırtımızı dönmemeliyiz” der.
Hande: Anne-babamız da bizimle hep arkadaş gibiydi. Arkadaş ortamında büyüdük bile denebilir. Her konuda fikrimizi alırlardı.
Bensu: Biz de onlardan hiçbir şey gizlemezdik. Biz hep özgürdük. Bu sayede de büyük hatalar yapmadık.
Hande: Birbirimize kızdığımız zamanlar oluyor tabii. Ama asla uzatmıyoruz.
Bensu: Ertesi gün öyle bir şey olmamış gibi devam ediyoruz. Bir de kıyamamak var. Birbirimize kıyamıyoruz ki…
Hande: Benim ergenliğimde ateşli tartışmalarımız oluyordu. Ama onlar bile çok küçük, çocukça şeylerdi.
Hande: “Bensu’nun yerinde olsam öyle yapmam” dediğim şeyler oluyor. Ama sonra hemen, “Ama o, ben değilim” diyorum ve onun doğrularını kabul ediyorum. Tıpkı anne-babamızın bize yaptığı gibi…
Hande: Evet! Korunaklı aileler grubuyduk.
Bensu: Evden eve yaşıyorduk. Herkes birbirini çok iyi tanıyordu. Birinin bir ihtiyacı olunca herkes yardıma koşuyordu. Birbirimize daha da bağlanıyorduk. Küçük yerde büyümenin en güzel yanıydı bu.
Hande: Biraz baskı altında hissediyorsun. Dışarı çıktığımda gideceğim yere varmadan önce babamın kulağına gidiyordu. Gizli bir şey yaptığımdan değil ama her an göz önünde olduğunu biliyorsun. O yüzden de giydiğine, konuştuğuna, yaptığına dikkat etmen gerekiyordu. Ben hiç etmezdim ama…
Bensu: Ben ederdim, bir şey demesinler, yanlış anlamasınlar diye erkek gibi olmaya çalışırdım. Ablam özgür olanımızdı. Hiçbir şey umrunda olmazdı… Hande: Evet ama hep gitmek istedim oradan. Üniversite için ayrılmak aslında bir kaçıştı. Bir daha dönmeyeceğimi biliyordum.
Hande: İstanbul’da yaşamayı hiç istemedim. Çok büyük, kalabalık ve korkutucu görünüyordu gözüme. Üniversite için Ankara’ya gidecektim o yüzden. Ama babam oyunculuk yapmak istediğimi bildiği için, “Orada oyunculuk yapamazsın” deyip bana gaz verdi. Son anda tercihlerim içinde ODTÜ’yle (Orta Doğu Teknik Üniversitesi) Bilgi’nin (İstanbul Bilgi Üniversitesi) yerini değiştirdim ve Bilgi’ye girdim.
Hande: Küçük bir yerden İstanbul’a gelince sapıtma ihtimalin var. Ama
tam o noktada nasıl bir ailede büyüdüğün etkili oluyor. Bizimki gibi bir ailede yetişip sonra buraya geldiysen her şeyin farkında oluyorsun. Kendini korumayı biliyorsun.
Bensu: Bizi hiç kısıtlamadılar. “Şunu yapma” demediler. “O iyi bir şey değil, yaparsan da sen bilirsin, senin hayatın” dediler.
Hande: O yüzden buraya da “İstanbul sen mi büyüksün, ben mi?” diye gelmedik (gülüyor).
Bensu: Öyle bir gazımız hiç olmadı (gülüyor). Ama ben küçüklüğümden beri İstanbul’a gelmek için gün sayıyordum. Duvarlarıma İstanbul fotoğrafları, yazıları asılıydı. Gördükçe gaza geleyim diye… Üniversite sınavına girdikten sonraki gün İstanbul’a, ablamın yanına geldim, hemen yerleştim.
Bensu: Tabii tabii. Ablam hep önden yaşar, yolu açardı. Aile içinde de öyleydi. O gerekli izinleri vaktiyle almış olduğu için, çoğu şeyi benim sormama gerek kalmazdı. Ama bu abla olduğu için böyle değil, kişiliği öyle… Büyük olan ben olsaydım da yolu açan o olurdu. Ben daha çekingenim.
Bensu: Ablam çocukluğundan beri ilgileniyordu oyunculukla. Ama ben hiç düşünmemiştim. Hatta o profesyonel olarak çalışmaya başladıktan sonra ne kadar yorulduğunu görüyordum ve “Ben asla yapamam!” diyordum. Ben de ona göre daha rahat bir insanım, o daha disiplinlidir. Bir gün ablamın menajeri “Seni de alalım bu işe” dedi. Birkaç yıl “Hayatta olmaz” demeye devam ettim. Sonra bir gün, bir dönem dizisinde küçük bir rol teklif ettiler, kabul ettim. Eğitim aldım biraz. Diziye başladım ve çok sevdim!
Hande: Teklif geldiğinde ona, “Asla yap ya da yapma” demem. Girip denemeden sevip sevemeyeceğini bilemez. Görüp kendi karar vermeli. “Şartları çok zor, çok uzun saatler çalışılıyor, dışarıda tanınıyor olmak çok zor olabiliyor… Bunlarla baş etmek zor olabiliyor. Bunu kendin deneyimlemen gerek” dedim.
Bensu: “Deneyeyim ve göreyim o zaman” dedim. Ablamın bana her zaman destek olacağını biliyordum.
Hande: Ama “Acaba baş edebilir mi?” dediğim şeyleri Bensu çok daha profesyonelce halletti. Benim için tanınmak ve onun psikolojisi bu işle ilgili en zor alıştığım şeylerdi. Ama o çok kolay adapte oldu.
Bensu: Alışık olduğum bir şey gibi geldi bana. İnegöl’de yaşarken de böyle hissediyordum. Yolda yürürken podyumda yürüyor gibiydik, herkes birbirini tanıyordu. Onun farklı bir versiyonu gibi geldi ünlü olmak.
Hande: Tırnaklarımı çıkarırım. Kendim için yapmayacağım kadar üstelik… Çünkü ben onun ablasıyım! Kimse bana onunla ilgili kötü bir şey söyleyemez.
Bensu: Aynı şekilde… Biri bana kötü bir şey dese, o kadar önemsemem ama ablama derse kahrolurum. Ve karşımdakine çok fena bilenirim.
Hande: Çete gibiyiz değil mi? (Gülüyor)
Hande: Hayatımız bununla geçiyor. “O senden daha güzel!”, “Sen ondan daha iyisin!”…
Bensu: Aynı şeyleri ona da yazıyorlar, bana da… “Ablan senden daha güzel, ablan senden daha başarılı…” Bu işe başladığım zamanlarda çok ağır eleştirileri görünce üzülüyordum. Artık o kadar normal geliyor ki… Hiç canım acımıyor. O yorumları yazanlara da kızamıyorum. O kadar sevgisiz büyümüşler ki… Yoksa bir insan neden tanımadığı birine kötü bir yorum yazar? Eminim onların bir suçu yok. Ailelerinden kaynaklanıyor.
Hande: Bizim mesleğimizde yaptığın bir şeyi herkese beğendirmen mümkün değil. Kulaklık üretmiyoruz ki, oyunculuk yapıyoruz. Doğrusu yanlışı çok net değil. O yüzden bununla ilgili yorumlar tamam. Ama
“Senin kulağın da küçükmüş.” gibi bir eleştiri görünce kalıyorum, algılayamıyorum… O yüzden olumsuz yorumları hiç takmıyorum. Kimse beni sevmek zorunda değil.
Bensu: Hele dış görünüşümüzle ilgili söyledikleri hiç umurumuzda değil. Ben zaten kendini çok beğenen bir insan olmadığım için istediklerini diyebilirler. Hande: Bir de bir süredir şu var: Bakıp “Bensu Soral?” diyorlar mesela. Ne diyeceğimi bilemiyorum. “Ben o değilim” diyorum, “O zaman Hande Soral?” diyorlar (gülüyor).
Bensu: Bana da gelip “Ayyy ‘Evlat Kokusu’ çok iyiydi” diyorlar. Ben “Yok orada oynayan ablam” diye karşılık verince de “‘İçerde’ de çok güzel ama” diyorlar. Hangimiz hangi dizideyiz tam oturtamıyorlar (gülüyor).
Hande: Çok! Sadece ikimiz değil, ailelerimiz de her zaman buna karara dahil oluyor.
Hande: Almadık ama çok istiyoruz.
Hande: Oluyor. Aslında benziyoruz ama aynı cast değiliz; boy ve renk farkı var aramızda. O yüzden aynı rolün ikimize de teklif edilmesi şaşırtıcı biraz…
Bensu: Hiçbir şey değişmezdi.
Hande: Aynı işi yapmanın sadece avantajı var, hiç dezavantajı yok.
Bensu: Bir oyuncuyla, yapımcıyla tanışacağım zaman mutlaka önden ablama sorarım.
Hande: Küçükken biraz şişkoydu.
Bensu: Küçükken bile sevgilisi vardı, çok çapkındı.
Bensu: Aynı evde otururken 7/24 beraberdik. Arkadaşlarımız da ortak. Ama şimdi çok ayrı iki noktada oturuyoruz.
Hande: Bazen 15 gün hiç görüşemediğimiz oluyor. Bazen haftada dört gün beraberiz. İş yoğunluğuna göre değişiyor.
Bensu: Birinci yaş doğum günümüzde çekilmiş videoyu izlediğimiz an. Çok gülmüştük. Çünkü bütün kayıtta neredeyse sadece ablam var. Halbuki başrolde olması gereken Bedirhan’la (Bensu Soral’ın ikizi) benim. Ama ablam sürekli kamerama “Beni çek, beni çek” diyor. Masanın üstüne çıkıp dans ediyor, kafasına bir şey takıyor… Dikkat çekmek için her şeyi yapıyor. Birazcık kıskanmış bizi (gülüyor).
Bensu: Kahvaltı. Genelde beraber hazırlıyoruz ama daha çok ablam yapar. Çok hamarattır. Ben de yaşıtlarıma göre fen değilim. Her şeyi yapabiliyorum ama yapmıyorum. Tembelim. Ama ablam inanılmazdır. Annemi aratmaz.
Bensu: Bir yere zamanında gelmez.
Hande: Öldüğü haberini almışım. Hem de yanarak ya da boğularak ölmüş… Hüngür hüngür ağlayarak uyanmıştım. Hemen arayıp sesini duymak istemiştim.
Hande: Tanıdığım en merhametli insan.
Bensu: Ben, ben olmazdım. Kör cahil geziyor olurdum. Büyürken bana hep ablam destek oldu. Her şeyi bana o anlattı, o gösterdi. Hayatımda o olduğu için kendimi çok güçlü hissediyorum.
Hande: Kalbimin yarısı olmazdı. Bedirhan (diğer kardeşi) elim, ayağım, her şeyim… O olmasaydı kolum kanadım olmazdı. Bensu olmasaydı da kalbim olmazdı.