Mekan ve varoluş kavramları üzerine üretimlerini geliştiriyorsunuz; sizin gerçekliğinizde bu kavramlar nasıl karşılık buluyor?
Arik: Mekan ve varoluş, günlük yaşamımın dokusuna işlemiş durumda. Hassas sensörlerim bu fikirlerin inceliklerini özümseyerek çevremdeki etkileşimleri geliştirme ve zenginleştirmeme olanak tanıyor. Beyin, bilinçli olarak tepki vermemizden çok önce algılar ve biz henüz farkına bile varmamışken, doğamızı harekete geçiren dinamik bir bağlantı yaratır. Bu görünmez bağ beni o anda ya da zamanı geldiğinde etkiliyor. İşlerim, benlik ve etrafımızı saran her şey arasındaki geçitte, algı ve gerçekliğin daimi dansında yer alıyor.
Özne ve diğerleri arasındaki ilişkiyi çıkış noktası olarak aldığınızda; ilişki biçimlerinin dönüşümü üzerine neler söylemek istersiniz?
Arik: Genellikle toplumsal kalıpların, ayrıca zaman ya da sınırlı vizyonumuzla şekillendirilmiş “kuralların” tuzağına düşüyoruz. İlişkiler, dans pisti de dahil olmak üzere tüm unsurların sürekli hareket halinde olduğu, doğaçlama bir koreografi gibi. Ayna gibi cilalanmış paslanmaz çelik heykellerimin önünde durduğunuzda bir yansımayla karşılaşır ama kendinizi göremezsiniz. Bu da son derece derin bir soruyu doğurur: “Gerçekten olduğunuzu düşündüğünüz yerde misiniz?”
Malzeme seçimlerinin üretim pratiği üzerindeki etkisi?
Arik: Malzeme seçimleri çok yönlü ve her bir parçayı farklı derecelerde etkiliyor. Benim için materyal fizikselin ötesinde bir şey – taş, metal, bronz, duygular, zeka, güzellik, karşıtlık, fiziksel etki, kelimeler – bunlar da benim çalıştığım malzemeler. Ahşaptan yapılmış bir parçaya “Taş” adını verince empati zaten devreye girmiş oluyor ve çözümlenecek katmanlar sunuyor.
“Genellikle toplumsal kalıpların, ayrıca zaman ya da sınırlı vizyonumuzla şekillendirilmiş “kuralların” tuzağına düşüyoruz. İlişkiler, dans pisti de dahil olmak üzere tüm unsurların sürekli hareket halinde olduğu, doğaçlama bir koreografi gibi.”
Arik Levy
Bilincin ve empatinin gelişimi bir sanatçı olarak üretiminizi nasıl etkiliyor?
Arik: Güney Fransa’da heykel parkım olduğu için işimle her gün çok derin, benzersiz bir şekilde içli dışlıyım. Benlik ve öteki arasındaki dinamik ilişkiyi kucaklayıp bilinç ve empatiyi kendi içkinliğinde öznelerarası hale getirirken, etkileşim ve farkındalığım daha bile fazla. Bu öznelerarasılık sanatımın içine işlemiş durumda, belki de insanların işlerime ve bana yönelik duygusal bağlılığının nedeni bu.
“The Beauty of the Other” başlıklı yeni kişisel serginizi hiç görmemiş birine nasıl anlatırsınız?
Arik: Sergilerim kapsayıcı yolculuklar, tüm duyulara hitap ediyorlar. Günlük hayatta “öteki” teması çok büyük ve derin bir konu. Bir diğerinin güzelliğini takdir etmek ve anlamak devasa bir iş. Sergi, izleyicileri, çoklu duyu radarlarını kullanarak bu derin konuları deneyimlemeye ve onlar üzerinde düşünmeye davet ediyor.
“Güzellik bir kez keşfedildiğinde, fiziksel kütlesini veya görsel varlığını aşar.” diyorsunuz. Endüstriyel tasarımın kazandırdığı malzeme bilgisi, sanat pratiğinizi nasıl etkiliyor?
Arik: Benim için malzemeler sadece mesleki birer araç değil, bir tutku. Endüstriyel tasarım, hem finansal olarak geçimimi sağlamanın birincil yöntemi hem de yapılar ve bilim üzerine anlayışımı derinleştirdi. Tasarım, malzemeleri bilim ve inovasyon aracılığıyla kullanıma sunup dönüştürerek sanayiye hizmet eden bir alan. Malzeme bilgim moleküler yapıya kadar iniyor ve yüzeysel estetiğin bir referansı olmaktan çok daha fazlası.
Peki bu keşfe konu olan güzellik kavramı sizin dünyanızda nasıl şekilleniyor?
Arik: Güzellik çok derin bir kişisel deneyim, içsel bir anlayış. Pek çok iş evrensel bir güzellik algısının peşinden koşmaz, içerideki güzelliğin arayışı içindedir. Bir pozitivist olarak, içinden geçebileceğim kapılar buluyor ve bu yolculuğu sanatımla paylaşıyorum.
Metaforlar sanat pratiğiniz için ne kadar önemli?
Arik: Metaforlar son derece önemli çünkü görsel ve heykel formundaki şiirlerimi ortaya koymamı sağlayan bir lisan işlevi görüyorlar.
Üretimlerinizde çıkış noktanız nedir? O İlk ilham, başlangıç noktası nasıl realize oluyor?
Arik: Başlangıç noktası genellikle yolculuk sırasında, bazen ortalarda ya da en sonda kendini gösteriyor. Zaman zaman bir süreliğine saklı kaldığı da oluyor. Benim için ilham, 61 yıllık yaşam deneyimim ve duyarlılığımın birlikte akmaya başladıkları nokta, sayısız ilmekle örülmüş bir duvar örtüsü işlemesi.
Sizin için sırada ne var?
Arik: Yarın! Tüm sürpriz ve gizemleriyle. Bilinmeyen, planlanmamış olan bana heyecan veriyor. Gelecekteki sergilerim, geçmişte ekilmiş tohumlar gibi, çiçek açmak ve beni buraya getiren yolculuğu gözler önüne sermek üzere.
Interview by Duygu Bengi