Kameranın önünde olmak çok tanıdık bir histi. Neden bilmiyorum, heyecanlı ya da acemi hissetmem gerekirdi ama uzun zamandır görmediğim biriyle görüşüyormuşum gibi bir heyecan duydum.
Karakter ve karakteri çevreleyen dekor, kostüm, saç, makyaj gibi öğelerin mevcut dramaturji ile uyumunun peşinde olan bir oyuncu olmamda etkisi oldu.
“ Her şey zıttı ile anlam kazanır. Karanlık olmasa aydınlık anlamsız kalır. Hareket olmazsa hareketsizlik. Hayat zıtlıkların dansı, insan zıtlıkların dansı!”
Görsel sanat eğitimi aldım. Ama benim için bu, bir varoluş şeklini işaret ediyor. Bilmediğim bir zaman ve bilmediğim bir yerden beri… Zaten bu yüzden sanat eğitimi almayı tercih ettim muhtemelen.
Bu yeni bir algı şekli değil. Ortaokul, lise, üniversitede de beni tanımayanlarda böyle bir algı vardı. Hepimizin bir diğeriyle ilgili bir algısı var. Olabilir… Normal, bunlar kadar daha farklı algılar da var. Tek bir şekilde algılanmak sıkıcı olurdu.
Hakkında söylenenleri önemser misin?
Zaman içerisinde hakkımda söylenenleri ne zaman önemseyip ne zaman önemsemeyeceğimi öğrendim.
Resim yapmak benim için motivasyon gerektiren bir şey değil. Kendimi bildim bileli yapmayı en sevdiğim şey. Bazen bir sebepten yapmaya ara verdiğim dönemler oluyor, ki bu dönemler kendimi en eksik hissettiğim zamanlara işaret ediyor.
Özdeğerlerimizle tanışamadan önce yakın çevre, sonra toplumun değerleriyle tanıştırılıyoruz. Ve onları özdeğerimiz sanıyoruz. Bu değerlerin bize ait olmadığını, bize öğretilmiş olduğunu anladığımızda büyük bir yıkım başlıyor. Ama yıkım iyidir. Kendimize daha yakın bir başlangıç için.
Benim için Klimt ve Frida başka bir yerdedir. İkisinin de resimlerindeki duygu beni çok başka bir yerden etkiliyor. Çok derin…
Küçüklüğümden beri bir şeylerin koleksiyonunu yaparım. İlkokul birde güzel çıkan silgi ve kalem çöpleriyle başladım. Şimdi ufak çaplı bir resim koleksiyonum var.
Her şey zıttı ile anlam kazanır. Karanlık olmasa aydınlık anlamsız kalır. Hareket olmazsa hareketsizlik. Hayat zıtlıkların dansı, insan zıtlıkların dansı!
Duygu durumumda değişkenlik oluyor ama hızlı mı ya da kime göre hızlı bilmiyorum. Ya da bu zıtlıkları bünyemizde barındırdığımıza inanmamamla gerçekten ilgili mi? İnanmasam duygu durumumda değişiklik olmaz mıydı ki?
Çok korkarım ama yaparım.
Kendime karşı olabildiğince samimi yaşamaya özen gösteriyorum. Aksi takdirde bu hayatın ne anlamı kalır ki? En istemeyeceğim şeylerden biri hayatımın sonuna geldiğimde “Aslında ben bunları yapmak istememiştim ki” demek.
Pek ilgili olduğum söylenemez. Fakat dikkatimi çeken bir şey var. Bazı insanlar sosyal medyayı onlara göre yeterince ve onların öngördüğü şekilde kullanmadığın zaman psikolojik şiddet uyguluyorlar. Ve zamanımızın en büyük psikolojik şiddetlerinden biri sosyal medyada uygulanıyor.
Bence yetersizlik ve değersizlik duygusu. Başkaları tarafından görülmeme ve duyulmama. Ben de varım, beni görün, beni duyun çığlığı. Oysa ki bu başta uzun zamandır görmediğimiz ya da sürekli iletişimde bulunamadığımız ama hayatımızda yer vermek istediğimiz kişiler ile kontak halinde kalmamız için başlamamış mıydı? Ve paylaşmamız için…
Benim için oyunculuk bir mücadele gerektirmiyor. Bir kabulleniş daha çok. Bir karakteri, bir hayatı, bir hayat hikayesini bünyene kabul etmek, onu anlamak ve benimsemek. Sonrası kendi kendine, benim dışımda akar zaten.
Karakterler hikaye içinde anlam kazanır. Hikayenin içine doğru oturan bir karakter olmasının yanı sıra henüz tanımadığım ve deneyimlemediğim bir karakter ilgimi çeker.
Zaaflarımı herkese rahatça ilan edebilseydim sanatçı olamazdım. Onları yaptığım resimler, yazdığım yazılar ve oynadığım karakterlerde anlatıyorum size.
Mükemmeliyetçiliğim beni iş hayatımda ele geçiriyor. Mükemmel yapamayacağımı düşündüğüm şeyleri yapmaktan tamamen vazgeçiyorum. Beni hareketsizleştiriyor. Ve yaptığım şeyde hata ya da kusur gördüğümde ise acı çekiyorum.
Özdeğerlerimizle tanışamadan önce yakın çevre, sonra toplumun değerleriyle tanıştırılıyoruz. Ve onları özdeğerimiz sanıyoruz. Bu değerlerin bize ait olmadığını, bize öğretilmiş olduğunu anladığımızda büyük bir yıkım başlıyor. Ama yıkım iyidir. Kendimize daha yakın bir başlangıç için.