NASA ile işbirliği yapacak kadar güçlenen, Nike Air ailesinin son üyesi VaporMax’i sanat eserine dönüştüren Aslı Yılmaztürk bu platformun yaratıcısı ve kreatif direktörü. SSM’nin büyülü atmosferide sergilenen “Defying Gravity” üçlemesi, VaporMax’in yenilikçi estetik algısını somutlaştırıyor. “Hedefine ulaşma yolunda üzerindeki ağırlıklardan sıyrılmayı” bir de Aslı’dan dinliyoruz.
Aslı Yılmaztürk: Çok küçükken anneme Country Homes, Maison Française gibi dekorasyon dergileri aldırdığımı ve beğendiğim her şeyi kesip sakladığımı hatırlıyorum, hatta bunun için özel bir dosyam vardı. Yaşım biraz daha büyüdükçe aynı prosedür moda dergilerini yıpratarak devam etti. (Gülüyor)
Aslı Yılmaztürk: Artsxdesign, 2008’de bir blog olarak başladı. Yine aynı şekilde, seçtiğim görselleri paylaşıp üzerine yazılar yazıyordum. Instagram hesabını ise 2015 başlarında aktif hale getirdim, birkaç ay geçmeden de Artsxdesign’ı bir iş modeline nasıl dönüştürebileceğime dair düşünmeye ve bunun üzerine sistematik bir şekilde çalışmaya başladım. Amacım, sosyal medyayla gerçek hayatı birleştirebileceğim enternasyonel bir platform kurmaktı. Kısacası bu süreçteki asıl hedefim; küçüklükten beri yapmayı en sevdiğim ve benimle bütünleştiğini düşündüğüm bir şeyi işim haline dönüştürmekti. Sevdiğin şeyi yapmak mesleğine dönüştüğünde, iş hayatı bir ağırlık vermiyor. Hatta işin, zevkle yaptığında hobine dönüşüyor, bu da ruhsal anlamda karşılaşılabilecek pek çok engeli ortadan kaldırıyor. Böyleliikle enerjimin büyük bir bölümünü yeni şeyler öğrenmeye ve bunları uygulamaya koymaya harcayabiliyorum. Bu da insanın kendi gelişimiyle paralel, işini de aynı istekle geliştirebilmesini beraberinde getiriyor. Artsxdesign’ı projelendirirken, hep bu doğrultuda hareket etmeye çalıştım.
Aslı Yılmaztürk: Bu konuda biraz dağınığım, sistematik olarak belirli platformlara bağlılığım pek yok diyebilirim. AXD’nin işleyişi gereği, olabildiğince geniş bir skalada araştırma yapmaya özen gösteriyorum. Bazen Sovyet Litvanyası’nın sanat fotoğrafçılarını, bazen 90’ların super modellerinin fotoğraflarını veya Vintage Vogue’ları, bazen de güncel sanatın, tasarım veya modanın temsilcilerini ya da sürrealistleri araştırıyorken buluyorum kendimi. Bu listeyi sonsuz uzatabiliriz, nitekim internette sürüklenmek de çok kolay. Her kapı, bir diğerine hızlıca geçiş şansı veriyor. Kimi zaman da yıllar içerisinde topladığım kitaplara ve dergilere gömülüyorum. Kısacası, o kadar alıştım ki her gün yüzlerce imajla haşır neşir olmaya, oradan oraya hiperaktif bir şekilde geçerek sürekli yeni şeyler keşfetmeye çalışıyorum.
Aslı Yılmaztürk: Soyut olarak tanımlayacak olursam, sanat ve tasarım arasındaki o ince çizgiyi arada bir yok etmeye ve ikisini birleştirmeye çalışan, bazen de müdahale etmeyi bırakıp ikisinin de alanlarına saygı duyan. Somutlaştıracak olursam da Artsxdesign’ın kendisi diyebilirim. Bu hesabı, görsel zevkimi tanımlamak ve bakış açımı anlatabilmek için bir araç olarak kullanıyorum.
Aslı Yılmaztürk: VaporMax’in inovatif estetiğini sade, ancak güçlü bir anlatımla görselleştirmek.
Aslı Yılmaztürk: En özgür hareket ettiğim işbirliklerinden biriydi diyebilirim. Nike ekibi, kreatif anlamda hiçbir kısıtlama olmaksızın anlatımı tamamen bana bıraktı, bu da sonuçlarda oldukça önemli bir etkiye sahip. Örnek vermem gerekirse Nike Air VaporMax’i ikiye böleceğimi söylediğimde standart koşullarda “Ürünümüzü olduğu haliyle göstermemiz gerekiyor.” gibi bir cevap oldukça olasıdır. Aksine yaratmak istediğim bu görsel dünyayı desteklediler, dolayısıyla karşılıklı olarak bilindik kuralları yıkmakta herhangi bir sakınca görmediğimizi söyleyebilirim. Nitekim ayakkabının kendisi de inovasyonu ve farklı oluşuyla öne çıkıyor ve bu duruşu fazlasıyla destekliyor.
Aslı Yılmaztürk: Prodüksiyon aşamasına gelecek olursam belki de en eğlenceli ve zorlu kısımlardan biriydi. Bazen hayalinizdeki materyaller fotoğrafta hiç beklemediğiniz sonuçlar verebiliyor. Dolayısıyla her bir kare için en az 3 ayrı set tasarımı yapabileceğim kadar obje toplamam ya da ürettirmem gerekti. Şimdi geriye dönüp baktığımda ise, iyi ki de bu şekilde yapmışım diyorum çünkü çıkan karelerin bazı yerlerinde bu riski ortadan kaldırabilmek için getirdiğim nesneleri kullandım.
Aslı Yılmaztürk: Bu materyalleri kullanarak özgürlük, illüzyon ve hafifliği resmeden, çağdaş kültürümüzün ihtiyaçları ile uyumlu olan görseller elde etmek istedim. Bunu hedefe ulaşmak için fazlalıklarımızdan kurtulma ihtiyacı olarak da tanımlayabiliriz.
.
Aslı Yılmaztürk: Estetikle sadeliği birleştirmesi, yenilikçi olması.
Aslı Yılmaztürk: Bu konuda pek hassas değilim, kendimi bildim bileli farklı ya da alışkın olmadığım ortamlara kolay uyum sağlıyorum. Sürekli güvende ya da rahat hissetmek istemektense farklı ruh hallerine bürünebilmek artık beni daha çok kendim gibi hissettiyor. Çok aşırıya kaçmadığı müddetçe bazen rahatsız ya da güvensiz hissetmek de iyidir, insana yaşadığını daha çok farkettiriyor. Beyinlerimiz bugünkü sistemde günden güne daha fazla uyuşuyor bari en azından duygularımız hep aynı alanlarda kısır döngüye girerek hareketliliğini kaybetmesin. Belki de çok kısa cevaplanabilecek bir soruya biraz uzun bir yanıt oldu buancak bir süredir bu konular üzerine düşünüyorum. Yanımda en yakın arkadaşlarım, çevremde palmiyeler, önümde bembeyaz bir kumsal ve uçsuz bucaksız bir okyanusun olduğu bir ortam gibi bir cevap sanırım bir başka sefere. (Gülüyor)
Aslı Yılmaztürk: René Magritte ile tanışmak çok isterdim, hatta mümkünse bir eserine sahip olmak.
Aslı Yılmaztürk: Son zamanlarda en etkilendiğim müze Kopenhag’ın 40 kilometre kuzeyinde bulunan Louisiana Museum of Modern Art. Müzenin kendisi de bir sanat eserinden farksızdı. Ve henüz daha gitmeden hayran olduğum bir müze var, o ise Brezilya’daki Inhotim Müzesi, umarım ileride ziyaret etmeye fırsatım olur.