Yazın geldiğini ne zaman anlarsınız?
Müziğin sesi yükseldiğinde mi? Arkadaşlarınızla bir arabaya atlayıp uzun yola koyulduğunuzda mı? Rakı sofralarında dertlerin kahkahalara karıştığı anları biriktirmeye başladığınızda mı? Yoksa tuzlu saçlarınızı kurutan güneşin altında birbirini kovalayan saatlerde mi? Bir olmak ya da birlikte olabilmek… Size hangisi daha yakın?
Zeytin Ağacı, üç farklı kadının altüst olmuş hayatlarında çıkış noktası aramak üzere çıktıkları yolda; tüm olmazlarını olduran denklemlerle dolu bir iş. Tüm bu kaosun ortasında kendini yeniden tanımakla, keşfedilmeyen noktalarını bulmakla sorumlu karakterlerimizden Ada’yı tüm olağanlığıyla realize eden Tûba Büyüküstün karşımızda! Tûba’nın, Ada ile ilk tanışması hem çok tanıdık hem de bir o kadar yeni ve heyecan verici. “Bir tarafıyla Ada karakteri bana çok benziyor, bir tarafıyla da hiç benzemiyordu. Ada karakteriyle tanıştığım andaki Tûba’ya değil de geçmiş zamanlardaki Tûba’da bir yere dokunuyordu.” diyor. Tûba ve Ada’nın mükemmel görünen hayatındaki tüm defoları hepimizin insani duygularını aynalayarak anlatan hikayesi ile görünmek duygusunu su üzerine çıkarıyor. “Bütün varlıkların ortak derdi nedir bu yaşamda? Görülmek… Hepimiz görülmek istiyoruz. Duygumuzun görülmesini, bedenimizin görülmesini ve hatta bazen görülmek istemememizin görülmesini istiyoruz. Duyulmak, anlaşılmak istiyoruz.” Bir yandan da bize kodlanan bazı roller var. Doğduğumuz andan itibaren ideal ve doğru bir birey olmaya yönlendiren duygular, iyi bir hayata sahip olmayı vaat eden ideal eylemler. Peki DNA’mıza yüklenen bu anıların, içinden çıkamadığımız o boşlukların nasıl üstesinden geliriz? Zeytin Ağacı her izlediğinizde bu sorulara yeni cevaplar bulmanızı sağlıyor. Hem de en tanıdık duygularla derinde bir yerlere dokunuyor. Arkadaşlığın, aile olmanın, kendi ailenizi kurmanın ya da aile olabildiğiniz o arkadaşlarınızın yardımıyla her mevsim yazı yaşayabileceğiniz gerçek bir dünyayı resmediyor.
Tûba wears a full look by Dior and a B.Zero1 necklace by Bulgari
Tûba wears a polo shirt and a swimsuit by Miu Miu, her shoes are Loewe – Beymen
Her jewelries are Bulgari: B.Zero1 earrings, B.Zero1 rings, Fiorever bracelet, Fiorever ring.
Duygu: Diziyi hiç izlememiş daha önce hiçbir şekilde görmemiş, hiçbir bilgisi olmayan insanlara Zeytin Ağacı’nı nasıl anlatırsın?
Tûba: Zeytin Ağacı, birbirinden karakter olarak farklı üç yakın arkadaşın, aralarından birinin ölümcül hastalığı sebebiyle çıktıkları bir yolculuğu anlatıyor. Bu, hem fiziksel hem de ruhani bir yolculuk haline geliyor. Üç karakterin de ayrı ayrı katı tarafları var ve hayat, onları katı davrandıkları taraftan test ediyor. Olmaz dedikleri başlarına geliyor, yapmam dediklerini yaptıkları noktada buluyorlar kendilerini. Bu yolculukta, köken aile açılımı yöntemi ile karşılaşıyorlar.
Duygu: Köken aile açılımı ile dizi sayesinde mi tanıştın? Bireysel deneyim olarak nasıl bir yerde görüyorsun?
Tûba: Köken aile açılımı ile dizinin senaryosu bana gelmeden birkaç sene önce tanışmıştım. Beni buraya yönlendiren, epigenetiğin aradığı sorulara yakın sorular soruyor olmasıydı. Ben çocukluğumda genetik mühendisi olmak istemiştim. İnsan vücudunun ve işleyişinin muhteşemliği, bizi birbirimizden ayıran genetik özelliklerimiz hep ilgimi çekti. “Bu etkiler bizden sonraki kuşaklara da aktarılır mı?” sorusu ile hala ilgilenmeye devam ediyorum.
Duygu: Bir şeylerin nedenini anlamak da burada devreye giriyor diye düşünüyorum. Reflektif olarak hoşumuza giden ve gitmeyen davranışlar var. Neden öyle davrandığımızı bilmediğimiz ya da huyumuzun neden o olduğunu bilmediğimiz durumlar var. Hem biraz kolektif bilinç konusu devreye giriyor, hem de gen hafızası…
Tûba: Hayat sürekli değişiyor, sürekli yeni bilgiler ediniyoruz. Belki bir gün tüm bunların doğru olmadığı bilgisi de gelecek bize. Bilmiyorum, bilemeyiz.
Duygu: Bir anlam arama isteği var hepimizde.
Tûba: Bütün varlıkların ortak derdi nedir bu yaşamda? Görülmek… Hepimiz görülmek istiyoruz. Duygumuzun görülmesini, bedenimizin görülmesini ve hatta bazen görülmek istemememizin görülmesini istiyoruz. Duyulmak, anlaşılmak istiyoruz.
Duygu: Hayat bir dönüşümü de beraberinde getiriyor, sürekli bir değişim içindeyiz. Her izlediğinde farklı bir tarafa dokunan çok sesli bir yapısı var Zeytin Ağacı’nın. Diziyle her buluştuğun anda sezon bazlı da bölüm bazlı da birçok ortak noktaya dokunuyor. Ailede, ilişkide, arkadaşlıkta mutlaka hepimizin bir noktada hayatında yaşadığı duygular bunlar. Bir oyuncu olarak baktığında, içselleştirebildiğin duyguları oynamak daha mı zor? Bir yandan da yepyeni bir karakter inşa etmeye, Tûba’dan ayrışarak oynamaya çalışıyorsun bu seni nasıl etkiledi?
Tûba: Sonuçta her karakteri Tûba’dan ayrışarak oynuyorum. Ben her insanda her duygunun var olduğuna inanıyorum. Sadece hepimizin kendi kontrol mekanizmaları ve tepki limitleri farklı.
Tûba wears a full look by Louis Vuitton and her earrings are B.Zero1 by Bulgari
Tûba wears a full look by Özgur Masur
Tûba wears a dress by Sportsmax, shoes by Alaia – Beymen.
Her jewelries are Bulgari: Allegra necklace, B.Zero1 rings.
Duygu: Hikayeyi nasıl yorumladığın ve tüm o yolculuk sırasında ona neler katabildiğin devreye giriyor.
Tûba: Aynı rolü başka bir oyuncuya verirsen, senaryoda aynı şeyler yazsa bile bambaşka bir karakter çıkacağını biliyoruz. Ama ben bu karakteri 10 sene önce oynasaydım da bambaşka bir sonuç olacaktı. Hatta ikinci sezondaki Ada karakterini bugün yorumlasam, büyük ihtimalle yine bambaşka oynardım. Çünkü hiç durmadan sürekli değişiyoruz ve hayattaki deneyimlerimiz artıyor.
Duygu: Bazen akışına bırakmak daha az bilincinde olmak tercih unsurudur. Ada bu durumlarla ilgilenmiyor gibi görünse de hayatı çok daha rahat ve konforlu görünüyor olsa da öyle olmadığını anladığımız birçok durumla karşı karşıyayız.
Tûba: Ada, dışarıdan bakıldığında iyi bir işi olan başarılı bir cerrah; iyi bir evliliği olan, çok güzel bir evi, arabası olan bir kadın. Yani dışarıdan bakıldığında ideal bir hayat yaşıyor. “Peki biz kendi hayatımıza ne kadar süre dışarıdan bakmaya devam edebiliriz? Başka insanların gözünden kendine bakarak bir hayat yaşamayı tercih ettiğinde kendin ile tanışma olasılığın ne olabilir?” ve “Kendini görmemek için kendini daha ne kadar kamufle edebilirsin?”
Duygu: Dışarının sadece büyük resmi görme hali diyebilir miyiz? Aslında etrafımızdaki insanlar ne kadar yakın olduğunu hissetsek de iş kendine de dönüp bakmaya geldiğinde çok yüzeysel.
Tûba: Hepimiz sözde gerçek ilişkiler kurmak istiyoruz. Derin ilişkiler… Ama hiçbir şey bizi zorlamasın, kolay olsun da istiyoruz. Sadece kolaylığın olduğu bir derinlik mümkün değil. Bu senin bakış açınla ilgili. Sen o derinliğin karanlığında güzelliği görmeye başladığında, kolaylık gelir. Karanlık dağılmaya başlar ve artık başka bir bakış açısıyla bakmaya başlarsın. Yüzeydeyken bildiğin gerçeklikten başka bir gerçekliğin içine dalarsın.
“Bazen kendi şansını yaratırsın, bazen de şans sana gelir. Bunu görmek ve almak önemli.”
Tuba Büyüküstün
Duygu: Peki bu bakış açısını hayatında realize etmeye çalıştığında karşına nasıl bir durum çıkıyor. Yalnız değilsin, farklı kişiler farklı etmenler devreye giriyor hayatında. Bu noktada bireyselliğini merak ediyorum.
Tûba: Ben dışarıdan gelen etmenlerle dalgalansam da, zaman zaman kıyıya da çarpsam, dengelenmek için dönüp kendime bakmaktan başka bir çözüm olmadığını biliyorum.
Duygu: Bence dizinin gerçeğe en uzak tarafı buydu. Üç kişi bir arada, her şeye karşı, el ele maalesef artık sadece dizilerde kaldı dediğimiz bir durum.
Tûba: Bu yorumla çok fazla karşılaşıyoruz. Bütün kadınlar böyle bir dostluğa özlemlerini dile getiriyorlar. Tabii ki hikayenin buradan öncesini bilmiyoruz. Ama bence bu üç dost, kendi hayat hengamelerinin içinde birbirlerinden biraz ayrışmışken, Sevgi’nin hastalığı sayesinde birbirlerine tekrar kenetleniyorlar.
Duygu: Derine inmek istediğimiz anlar, hep yaralı olduğumuz anlar ama kendi ihtiyaçlarımız doğrultusunda, yine kendi perspektifimizden. Şanslı olmak mı, kendi şansını yaratmak mı ağır basıyor?
Tûba: İkisi de bence. Bazen kendi şansını yaratırsın, bazen de şans sana gelir. Bunu görmek ve almak önemli.
Tûba wears a top and trousers by Diesel, her shoes are Gianvitto Rossi.
Duygu: Şöyle bir söylemi var Ada’nın; “Hayal kırıklığına uğramaktansa yalnız kalmak daha iyi.” bu görüşe katılıyor musun?
Tûba: Derinliği olmayan bir şey yaşamaktansa yalnız kalmanın daha iyi olduğunu düşünüyorum. En azından kendi gerçekliğimde, kendi kendimle olan ilişkimde devam ediyorum. Aslında içinde biraz korku var tabii bunun. Hayal kırıklığı korkusu…
Duygu: Senin rasyonelliğin Ada karakteri ile kusursuz bir paralellik yakalıyor. Bu da ortaya Tûba’nın elinden müthiş bir Ada ortaya koyuyor.
Tûba: Bu kadın bir cerrah. Panik yapamaz, dolayısıyla duygularını da muhtemelen çok yüksek yaşamıyordur diye başladım Ada karakterini kurarken. Herkesin hayatta yaptığı mesleğin karakterini de etkilediğini gözlemledim bunca yıl boyunca… Ya da karakterin öyle olduğu için sen o işi daha iyi ya da daha kötü yapıyorsun.
Duygu: Fazla bilinçli, fazla farkında ve birazda rasyonel olan insana kurtarıcı misyonu yüklenir ya… Sen kendi hayatında bunu yaşıyor ve hissediyor musun?
Tûba: Ben kurtarıcı rolü almış insanların asıl kurtarılmaya ihtiyaçları olduğunu düşünüyorum. Bu rolü üstlenen veya bunu kabul edenler aslında “Beni kurtarın!” diye sessizce bağıran insanlar oluyor sanki…
Duygu: “Dünyada aldığımız ilk nefeste yalnız ve çaresiz hissettiysek bugün yeterli hissetmek mümkün mü?” diye başlıyor Zeytin Ağacı’nın ikinci sezonu. Bütün yolculuğu da bir uyanış gibi görüyorum, bugün yaşadığın hayattan ve daha sonrasında keşfedeceklerinden bir uyanış hikayesi olarak giriyor hayatımıza. Karakterlerin mükemmel görünen hayatlarının aslında mükemmel olmadığını ya da yalanlara inanarak yaşadıklarını, hayatlarının bambaşka bir noktaya gelebileceğini görüyoruz. Aslında tamamıyla bir uyanış hikayesi. Sen ne düşünüyorsun?
Tûba: Bize doğduğumuz andan itibaren ideal olarak tanımlanan bir hayat var. İşte o ideallere ulaşmaya çalışıyoruz ömrümüz boyunca: İyi evlilik, hayırlı çocuk, iyi bir iş… Bunlar, bu dünyanın sisteminde bize sürekli tekrar edilerek, bizim bilincimiz dışında bünyemize aldığımız şeyler.
Bir noktada ben kimim diye sorma cesaretini gösterirsen, o güne kadar bildiğin gerçekliğin dışında başka bir gerçeklikle karşılaşmaya başlıyorsun. O zaman, hayatın boyunca peşinden koştuğun şeyler de anlamını yitirmeye başlıyor. Bu bir risk tabii…
“Bir noktada ben kimim diye sorma cesaretini gösterirsen, o güne kadar bildiğin gerçekliğin dışında başka bir gerçeklikle karşılaşmaya başlıyorsun. O zaman, hayatın boyunca peşinden koştuğun şeyler de anlamını yitirmeye başlıyor. Bu bir risk tabii…”
Tuba Büyüküstün
Duygu: Aslında hayat çok değişkenli bir denklemin içerisinde. Peki tüm bu değişkenlerin içerisinde, Tûba kalmak ne kadar mümkün?
Tûba: Doğduğumuz andan itibaren dışarıdan gelen sesler ile büyüyoruz. Kafamızın içindeki ses kendi sesimiz değil ki… Annemizin, babamızın, arkadaşımızın, sistemin sesi kafamızdaki ses. Benim Tûba kalabilmem için önce o seslerden arınmış gerçek Tûba’yı bulmam gerekiyor.
Duygu: Şimdi bulduğunu düşünüyor musun?
Tûba: Hayır, hala bulma yolculuğundayım.
Duygu: Zeytin Ağacı’nın ikinci sezonunda seni en çok etkileyen sahne neydi?
Tûba: Ada’nın yeni bir aşk yolculuğu var, tanışma yolculuğu ve orada o ilk anda böyle bir kendini koruma hali var. Bu birkaç sahne ile anlatılan bir hal. O kapatma, koruma çünkü o kadar canı yanmış ve yine başına gelmeyeceğinden o kadar emin değil ki. Aslında birçoğumuzun yaşadığı şey. İçinde çok yumuşak bir yerde dururken dışarıya çok sert bir şekilde cümlelerini atıyor, fırlatıyor. Ve, sonra da “Korkuyorum, yapamam, ben bunu yaparsam dağılırım” diyor.
Duygu: Bir oyuncu olarak; işini izlemek, hatta yayın sürecini beklemek, o dönemdeki yorumları kabullenmek nasıl bir deneyim?
Tûba: Özellikle inandığın sevdiğin bir işin içindeysen çok heyecanlı bir süreç. Bir bebeğin doğumunu beklemek gibi bir şey…
Talent Tûba Büyüküstün
Creative Direction by Duygu Bengi
Directed by Abdullah Yazıc
DOP Adem Ustaoğlu
Fashiıon Editor Murat Şentürk
Hair by İbrahim Zengin
Make Up by Hakan Kültür
Set Design Yeşim Yeşilçimen
Creative Production by BI Creative
Creative Team Belgin Demirhan, Seher Tosun, Şevval Küçüktır, Tunga Yankı Tan
Gaffer Okan Ataş
Director Assistant The Post Brothers
Fashion Team Birce Naz Köş, Efe Batur, Zehra Gülce Çetin
Camera Assitants Fatih Duman, Ahmet Toğrul
Make Up Assistant Duygu Baske
Hair Assistant Merve Rüzgar
Gaffer Assistants Arda Seyrek, Anıl Sever, Ali Şimşek