Modanın yorucu temposu tasarımcılara kaydı bile. Geçen sene duyduğumuz isimler çoktan tarihin tozlu sayfalarına dahil olmuş olabiliyor. Bir de klasikler var… Dice Kayek ismi, dünya çapında hak ettiği tanınırlığı seneler önce kazandı ve Ayşe ve Ece Ege’yi durdurmak mümkün değil. Koleksiyonlarından alınan bir parça hemencecik dolapların “dokunmak ya da etrafında nefes alıp vermek yasaktır” bölümünde yerlerini alıyor. Çünkü baştan aşağı Swarovski ile işlenmiş bir Dice Kayek elbisesi giydiğiniz takdirde, dünya sizin etrafınızda dönmeye başlayabilir…
Çocukluğumuzdan beri moda ve moda dünyası ilgi alanımızdı. Annemizin bu konuda bizim üzerimizdeki etkisi çok büyüktür. Kendisi modayı yakından takip eder ve çok güzel giyinirdi. Bu da bize büyük bir ilham verdi. Özellikle annemizin kendi çizdiği tasarımları ve o zamanki “ısmarlamacı terzi”ye yaptırma sürecini yakından takip ederdik.
Bir koleksiyonun hazırlanma süreci ne kadar 6 ay öncesinden başlasa da (bir sezon defilesi yapıldıktan hemen sonra bir sonraki defilenin hazırlık süreci başlıyor bizde) son birkaç hafta en yoğun olduğumuz zamanlar oluyor. Son 12 saat olmasa da son 24 saat modellerin kıyafetleri denemesi, parçalar üzerinde son değişikliklerin yapılması, oturma düzenindeki son ayarlamalar, röportajlar, seçilen mankenlerin ikinci defa gelip kıyafetleri deneyerek yürümesi, onların fotoğraflanmaları gibi şeylerle geçiyor. O son 1 günü 5 gün gibi değerlendiriyoruz! Açıkcası defileden önceki son 1-2 saate kadar işlemelerin elde hazırlanması ve modellerin istediğimiz görüntüye ulaşmaları için çabalar devam ediyor.
“…bu süreç yaratıcı, sınırsız, mükemmelliğin her alanını zorlayan bir çalışma süreci. Bu da bize büyük bir haz veriyor. Moda tasarımının nirvanası diyebiliriz.”
Ayşe Ege:Ece son derece sakin.
Ece Ege: Ayşe son derece stresli ve depresif.
Mimari. Neredeyse dünyanın her yerinde gittiğimiz ve gördüğümüz yerlerin mimari dokusu her daim Dice Kayek koleksiyonlarının çıkış noktasıdır. Bunu en yakından gözlemleyebileceğiniz koleksiyonlarımızdan biri de sonradan Jameel Prize ödülü kazanan Istanbul Contrast koleksiyonumuz.
Aklımızda bir Dice Kayek kadını tiplemesi hiç olmadı. Ancak genellikle Dice Kayek tasarımlarını giyen, beğenen ve taşıyanlar zarif, klas, kendinden emin kadınlar oluyor.
Couture yapmak başlı başına inanılmaz zor bir iş, ancak bir o kadar da iddalı, merak uyandıran, yaratıcı ve zevkli bir süreç. Özellikle bu “fast fashion”ın çok hızlı tırmanışa geçtiği ve herkesin birbirine benzer prototip giyindiği şu dönemde, gerçekten giyinmeyi seven ve bilen insanların artık kendilerine özel tasarımlara daha da fazla yöneldiğini görüyoruz.
İnsanların, herkesin taşıdığını giydiğini değil, emek ve vakit harcanmış özel tasarımlara değer verdiğini ve buna yöneldiğini anlıyoruz/şahit oluyoruz.
Tabiki Couture koleksiyonlarının hazırlanması. Çünkü bu süreç yaratıcı, sınırsız, mükemmelliğin her alanını zorlayan bir çalışma süreci. Bu da bize büyük bir haz veriyor. Moda tasarımının nirvanası diyebiliriz.
Game of Thrones’un bir bölümünü seyredelim mi?
Ayşe: Şu ana kadar yapmış olduğumuz her defilemizi çok beğenmişimdir fakat Alien Ballerina adlı 1999 Sonbahar-Kış defilemizden sonra insanlar ağlamıştı; çok duygusal bir defileydi. Bu hiç unutamadığım, çok güzel bir anıdır.
Ece: Son Couture defilemiz Woven Tales’in her etabı.
Uyuyarak!
Ayşe / Ece en çok kimin üzerinde Dice Kayek görürse mutlu olur?
Ayşe: Kraliçe Elizabeth.
Ece: Çok güçlü bir kadın başkanın, mesela seçildiği gün Hillary Clinton!
Ayşe: Ece mimar olurdu.
Ece: Ayşe PR yapardı.
If Ayşe / Ece wasn’t the other half of Dice Kayek…
Ayşe: Ece would be an architect.
Ece: Ayşe would do PR.
Paris’te boş bir gününde Ayşe / Ece’yi nerede, ne yaparken bulabiliriz?
Ayşe: Ece’yi kitapçıda çeşitli değişik tasarım veya fotoğraf kitaplarını incelerken bulabilirsiniz.
Ece: Seine Nehri’nin kenarında koşarken veya yürürken.
V&A Museum’daki Jammel Prize’ı aldıktan sonra çıkan her haber bizi son derece gururlandırdı, etkiledi ve mutlu etti.