Biz bu sayıda kendimize dürüst olmayı seçiyoruz ve tüm o zayıf noktalara dokunduğumuz bir dünya içerisinde buluyoruz kendimizi. Hata nedir? Bazen güvenmek, bazen sevmek, bazen inanmayı seçmek bazen de teslim olmak olabilir mi?
Akıl ve mantık arasındaki çizgiyi kaybettiğinizde, terazi dengeyi her şaşırdığında bir hata durumu gündeme gelir. Çözümü ise itiraflarda saklı. Bu çetrefilli bir yolculuk, barışı sağlamak ise esas olan. Kendinle barışmak, eksik gördüğün yerlerin üzerine gitmek, yaralarını sarmayı bilmek… Kendini sevmekle başlıyor sanırım her şey. Kendini nasıl seviyorsan, başkalarına da öyle öğretirsin seni sevmeyi. Bu büyük, şaşalı bir tatil değil; ev gibi hissettiğin o yer.
Ama meraklanma sen de korkularının ardına saklanan o küçük çocuk değilsin artık. Şimdi yolunda her şey.
Büyümek, dönüşmek, kendini korumak…
Bazen kalabalıkta kaybolmak, çoğu zaman kullanılmış hissetmek ama her seferinde üstesinden gelmek. İlgi görmemek, çok ilgi görmek, en çok da umudunu yeniden bulabilmek… Hiç kaybetmemiş gibi. İnsanın her geçen gün yeni bir neden bulmasına hayatta kalmak denir. Yaşamak bu.
Kalp atışların hızlanıyor, aklına yeni bir fikir düşüyor, güneş yeniden yükseliyor. Ve sen büyütemediğin o çocuğa bir söz daha veriyorsun. Daha iyi bir versiyonuna dönüşmek, barışmak, oyunun kuralını yeniden yazmak, günlüğüne bir tik daha atmak için…
Şahsen fiziği ve hikaye anlatıcılığını birbirinden çok uzak görmüyorum. Evrenin geneline baktığında, hep bir açıklama arayışı içindesin çünkü bir şeylere anlam verebilmek için böyle bakmak gerek. Doğası gereği insan, hiçbir şeyi kanıtlayamaz, sadece aksini ispatlayamayacağını kanıtlayabilir. Varoluşunu tuhaf bir yerde sürdürmek, bir şeyi ilk kez itiraf etmek gibi. Temelde dünya, tüm o titreşimlerden oluşan “dinamik” bir yığın. İlk olarak, bu yığındaki dağınık parçalarını itiraf etmelisin.
Satın almak için tıklayın.