Epicene’in kuruluş hikayesi, Damla’nın avukatlık stajını yaptığı sırada aslında ait olmadığı bir yerde olduğunu fark etmesi ile başlıyor. Burak ile beraber bir takı markası kurmaya karar verdikten sonra yolculukları başlıyor ve Epicene’i o günden beri beraber yönetiyorlar. Beraber çalışırken ise farklı disiplinlerden geldikleri için sürecin oldukça organik geliştiğini anlatan ikili, bir markanın aslında bütün disiplinleri içinde barındırmak zorunda olduğundan bahsediyorlar. Fotoğraf çekiminden creative direction’a, iç mimarlıktan ürün tasarımına metin yazarlığından videografiye kadar farklı disiplinlerde üretmek amacıyla hareket eden ikili için beraber çalışıp farklı bakış açılarından beslenebilmek oldukça önemli.
“Epicene hem farklı cinsiyetlerin karakteristiklerini gösteren hem hiçbir cinsiyetin karakteristiğini göstermeyen demek. Henüz hisler bir anlam bulamamışken tek bir kelime yardımcı olabiliyor insanın kendisine anlatmasına. Epicene de buradan geliyor.”
İkilinin tasarım süreçleri ortak düşüncelerini en iyi şekilde anlatacak formu bulmaya yönelik. Bu yüzden tasarım ve üretimleri daha deneysel yöntemler ile ilerliyor. Oldukça keyifli gelişen bir süreç olmasının yanı sıra, bu deneyler sonucunda ortaya birçok prototip çıkması ise Epicene tasarımlarını özgün kılmaya yardımcı olan bir unsur.
İlk kuruldukları zaman içlerinden gelen ya da tasarım olarak eksikliğini hissettikleri ürünlere odaklanan Damla ve Burak, günümüzde daha geniş ve multidisipliner bir skalada üretim yapıyor. Markanın geçmişten gelen tasarım dilini yeni ürünlere de katarak ilerleyen Epicene tasarımlarını 2022 yılından itibaren yurtdışında aktif olarak da göreceğiz.