Küçük yaşlardan itibaren resim yapmayı çok seven bir çocuk olduğundan bahseden Melda için üretmek en güvenilir; kendini en özgürce ifade edebildiği alışkanlıklarından biri olmuş.
Beş altı sene kadar önce rüyalarını hatırlamak ve bunu bir benlik araştırması haline getirmekle ilgili bir takıntı geliştiren Melda; “Bu süreç boyunca tüm detaylarıyla toplamda yetmiş iki adet rüyamın yazılı olduğu defterimi baştan sona okuduğumda tuhaf nesneler, karakterler ve absürt olaylarla baş başaydım.” diye anlatıyor. Rüyaları kendi soyut gerçekliğinden koparıp somutlaştırma fikrini çok ilginç bularak; seramik, suluboya ve farklı malzemelerle üretmeye başlamış.
Her ne kadar rüyaların kendi sembolik dilini çözebilmenin mümkün olduğunu düşünmese de onların kendini ve benliğini az da olsa anlayabilmenin en tuhaf yolu olduğunu gözlemleyen Melda için bu süreç kendi benliğini ve çevresini daha iyi algılayabilmek adına bir farkındalık oluşturmuş.
“İnsan ilişkilerinden, toplumsal konulardan ve güncel olaylardan etkileniyorum sıklıklıkla. Tüm bunların içinde bana gülünç ve absürt gelen durumları ve detayları kullanıyorum. “
Resim, Melda’nın kendini rahatça ifade edebildiği bir alan olsa da bu güvenli bölgeden çıkarak farklı malzemeler denemek için duyduğu istek onu seramiğe yönlendirmiş. Seramiği işlerine dahil etmek, yıllarca geleneksel eğitimin dışına çıkmadığı için işlerini özgürleştiren bir unsur olmuş.
“Yaratıcılığım özünün, farkındalık ve anlamlandırma üzerine duyduğum devamlı bir arzudan ileri geldiğini düşünüyorum. Sorular sormak, merak etmek ve sonunda yanlış da olsa bir cevap bulmaya çabalamak yaratıcılık konusunda beni dinç tutuyor.”
İlhamı çat kapı gelen değil de davetle, çağrılarak gelen bir uyarılma süreci olarak gören Melda’nın ilham alabileceği konular; daha çok çalıştığında ve mutlu ve enerjik hissettiğinde görünür hale geliyor. Kendi üretim dilimi en basit tabirle hafif bulduğunu söylüyor. Bu da üretimlerinin kazara ciddiyetten uzak ve gülünç bir yerde konumlanmasına neden oluyor. “Mizah bir noktada beni silahsızlandırıyor gibi hissediyorum ve bu benim için özgürleşme fikriyle direkt bağlantılı. Yazdığım çocuksu bir şiiri ya da rüyamda gördüğüm gülünç bir detayı seramik bir küpün üzerine yazmak beni düzen duygusundan ve ciddi olma baskısından kurtarıyor.” diye eklerken işlerinin samimi havasına atıfta bulunuyor.