Tiyatronun zamanı “şimdi”dir. Şimdi ve burada olan şey ile ilgilenir tiyatro.
Şahitlik edemediğimiz olayları gözümün önüne getirir ve tıpkı rüyalardaki gibi zihnimize olasılık temrinleri yaptırır. Tiyatro, uyanık halde rüya görmektir.
Bir başka deyişle oyun metnini tiyatro oyununa çeviren şey oyuncudur, onun eylemidir, onun cömertliğidir, ruhunu saklamadan izlenmeyi göze almasıdır.
Seyirci sahne ile mesafeli bir özdeşlik kurar ve bu sayede yeni diyarlara yolculuk eder. Sahnedekiler bir nevi seyircilerin avatarları olur. 3 boyutlu yolculuğun antika hali...
Oyun alanı bir ritüel yeridir kökeninde.
Birileri ritüel çemberinden ayrılıp izlemeye başlayınca “gösteri” başlamıştır.
Peter Brook’un dediği gibi “Herhangi boş bir alanı işaret edip ona sahne diyebilirim. Bir insan o boş alanda yürür, bir başkası da onu izler ise tiyatronun doğması için gerekli şar tlar sağlanmış olur.” Oyun alanı kapalı perdeleri açar ve içeriyi gösterir.
Yunus’un “bir ben var benden içeri” dediği içerisidir işte o bağ—hayal bağıdır.
Creative Direction and Interview by Duygu Bengi
Videography by Umutcan Öncü
Creative Team Belgin Demirhan, Melike Duman, Tunga Yankı Tan