İşinizin içerisinde “yaratıcı” kelimesi herhangi bir noktada geçiyorsa, kendinizi bitmek bilmeyen bir görsel akışı içerisinde bulmanız da kaçınılmaz oluyor. Her gün görmek zorunda kaldığınız imajlar içerisinde size birşeyler hissettirebilen kare bulmak ise her geçen gün zorlaşıyor. Tam da böyle hissettiğim bir dönemde Betina du Toit’in bir fotoğrafıyla karşılaştım. Modern, çarpıcı, genç, kendinden emin gibi günümüz moda fotoğraflarından beklenen tüm sıfatları karşılıyordu ama tek bir farkla duygusunu hiç kaybetmeden ve sıradan olmadan… Hal böyle olunca Betina’nın görselleri arasında saatlerin akıp geçtiği bir yolculuğa çıkmak ve fotoğrafa bakışına ilişkin sorulara kendimi kaptırmak birbirini takip etti.
7 yaşındayken bir boya yarışmasında kazandığı cep kamerasıyla fotoğraf çekmeye başlayan Betina, fotoğraf yaratmanın büyüsüne o dönemde kapıldığını ve bir daha bırakamadığını söylüyor. Konu, peri masallarını anımsatan doğayla iç içe karelerin ilhamına gelince ise, “Cape Town’un dağları arasındaki sakin kasabanın bununla bir ilgisi vardır.” diyerek yetiştiği toprakları işaret ediyor. Yumuşak, masalsı ve romantik gibi sıfatları bolca geçirerek tanımlayabileceğim fotoğraflarını, kendi ideal dünyasını yaratmanın bir yolu olarak görüyor.
“Realite ve fantezi kelimeleri günlük hayatımızda birbirinin içerisine geçti ve bu iki kavram için en ideal buluşma noktası moda.” diyor Betina, belki de bu yüzden bol koşuşturmacalı moda fotoğrafçılığını “bağımlılık yaratıcı” olarak tanımlıyor. Sosyal medya platformlarının fotoğrafçılığa yeni bir yörünge kazandırdığına inanan Betina’nın fotoğraflarında her zaman tercih ettiği özne ise “dizginlenemeyen gençler.” Onlarda bulabileceği çok fazla şey olduğuna inanıyor.
“Bir somut duyguyu fotoğraflama şansım olsa tercihimi pişmanlıktan yana kullanırdım.” diyor.
Şimdi ise Bettina’nın kelimelerin ötesindeki imgelerine daha yakından bakma zamanı.