2000’ler özellikle İstanbul için köklü alternatif festivallerin ortaya çıktığı bir dönem. Şarkılarını hayranlıkla dinlediğimiz birçok efsane isimin en parlak dönemlerinde rotalarına burayı da ekledikleri büyülü bir zaman dilimi… 2005 yazıydı ve lise mezuniyet balosuna gitmek yerine One Love’ı tercih etmiştim. The Chemical Brothers ve Ian Brown’ı ilk kez canlı izleyecek olmanın heyecanı balodan kat be kat daha önemliydi. Bu ilk festival deneyimim de değildi, sadece müziğin hayatımda nelerin değiştireceğinin bir göstergesiydi.
One Love dört yılın ardından evi olan Parkorman’a 20 Temmuz günü dönüyor. 15’inci kez takipçilerinin karşısına çıkacak olan festival, şimdinin müziğini takip ederek bazı değişikliklere gitti. İki gün yerine gündüz ve gece olarak ayrıldı. Geçen dört yılın özlemini duyan takipçiler de daha program açıklanmadan satışa çıkan biletleri satın almaya başladı. Peki, bu özlemi sağlayan neydi? Hayatında hiç One Love’a gitmemiş bir neslin merak içinde olmasını sağlayan neydi? Aslında hepsinin cevabı çok netti festivallerin yarattığı kültüre ve o ana tanık olmak. Popüler olmuş Primavera Sound, Glastonbury, Coachella gibi festivallere baktığınızda sadece müzik sunmadığına şahit olursunuz. Bu kültürün içerisinde keşfettiğiniz yeni bir müzik, sahne alacak isimler arasında kendi programını hazırlamak, tüm derdimizin bir sonraki sahnedeki isme yetişme olduğu o müthiş an, festival alanındaki sayısız etkinlik ve arkadaşlar. Bulunduğu şehrin ruhundan beslenerek kendi kreatif dokusunu oluşturan One Love’ı özleme nedenlerinden biri de çimlere uzanıp tutkunu olduğumuz şarkılar ile yazın gelişini kutlamamız.
Günümüzün festivalleri değişime uğrarken ‘müzik de değişiyor’ sloganını baz alıyor. Hatta bazı dünya festivallerinde sahne alacak ismin de pek bir önemi olmuyor. Bu da yeni neslin müzikal anlamda beklentisinin festival alanına dair olduğunun da bir göstergesi. Değişen müzik trendlerini anı anına takip eden bir kitle ile tanışacak olan One Love, bunu düşünmüş olacak ki programında hem dünden hem de bugünden isimlere yer vermeye gayret etmiş. Aynı zamanda imzası haline geline festival alanı etkinlikleri ile şimdiden merak uyandırıyor.
Festivalin ilk günden beri organizasyonunu üstlenen Pozitif’in 30’uncu, ana sponsoru Birlikte Güzel’in 50’nci yılını kutlaması olması sahne arkası için de özel bir dönemi temsil ediyor. Deneyimli festival ekibi, One Love’ın başlangıcını Parkorman’da yapıyor ve gece dans pistini Volkswagen Arena’ya taşıyor. Sabahın ilk ışıklarına kadar her saniyesi dopdolu müzikal bir deneyim yaşamınızı sağlıyorlar.
Bu geri dönüş anılarını müzik ile oluşturanlar ve oluşturacaklar için oldukça mühim. Şehrin kültürel belleğine sinmiş bir One Love ile karşı karşıyayız. Şimdinin İstanbul eğlence kültürüne şahit olmak için kaçırılmayacak bir yaz akşamına adım atacağımız da pek kesin!
Son dönemin en güçlü EDM türünün temsilcilerinden olan Fransız DJ ve prodüktör ikili, canlı performanslarında atmosferik bir ortam yaratıyorlar. Canlı performanslarında ustası oldukları video enstalasyonları ile de görsel bir şölen sunuyorlar. Geçtiğimiz sonbaharda çıkardıkları ‘DANCEHALL’un turnesinde olan The Blaze, ormanın içinde karanlık ama aynı zamanda umut dolu bir diskonun içindeymişsiniz hissini yaşamanızı sağlayacak.
İngiltere’nin son dönemde yetiştirdiği gruplardan Years&Years ilk kez İstanbul sahnesinde. Grubu özel kılanlardan biri de Türk asıllı Emre Türkmen’in grubun gitar ve klavyesinin başında olması. Grup BRIT Ödülleri ve BBC Sound Of’a aday oldu. Sound Of’u kazandıktan sonra ise inanılmaz iyi bir çıkış yakaladı. Özellikle festivalin genç katılımcılarının büyük merakla beklediği grup geçtiğimiz aylarda “Palo Santo” albümünü çıkardı. Pop ve alternatif müziğin karışımına şahit olacaksınız.
2016 yılında ‘Yılın DJ’i seçilen The Black Madonna, disko ve teknoyu harmanladığı setleri ile tanınıyor. Dans müziğinin en önemli DJ’lerinden de olan sanatçı, setin başında adeta harikalar yaratıyor ve bir an bile yerinizde durmayacağınız bir enerji ortaya koyuyor. Elektronik müzik sahnesine yenilikçi bir tavır kazandıran The Black Madonna, online bir oyunun kulübünde ilk kez çalan DJ’lerden biri olarak adını duyurdu.
Tam bir festival canlı performans sanatçısı. Müziğindeki soul, hip hop ve funk ezgileri oldukça egzotik yapıda şarkıların ortaya çıkmasını sağlıyor. Johannesburg’ta doğup Doncaster’da büyümesinden yola çıkarak gözlemlere dayalı bir sanat ortaya koymasını sağlamış. Bu yıl çıkardığı ‘Dreaming Is Dead Now’ turnesi kapsamında sahne alacak olan sanatçının son şarkıları öfke ve sakinliği bir arada tutan ince bir çizgide. O yüzden de özellikle canlı dinlemesi merak uyandıran bir performans sunacağı kesin.
Michael Kiwanuka, son dönemde duyduğumuz en güzel ve en acı dolu seslerden biri. ‘Cold Little Heart’ şarkısı ile ünlenen sanatçı, blues funk melodileri ve gitarı çalış ahengi ile festival izleyicisini büyüleyeceği kesin. Daha önce de İstanbul’da izleme şansını yakaladığımız bu isim, sahnede müziğindeki gibi sakinliği ile pek ünlü.