Brooklyn’de yaşayan bir drag queen ve sanatçıyım. İşlerim performans / queer gece hayatı gösterilerinden modelliğe ve daha fazlasına dek uzanıyor. Geçtiğimiz sene New York Fashion Week’te yer aldım, birtakım önemli yayınlara çıktım ve gösterilerimi tüm ülkede sergiledim… Bunların hepsini rujum ve topuklu ayakkabılarımla gerçekleştirdim.
West benim bir eklentim, uzantım. Drag şovları kendime yapmamam gerektiğini düşündüğüm şeyleri yapabilme izni verdiğim bir yol olarak gerçekleştirmeye başladım. Bu gösteriler dışında içine kapanık biriyim ve daha az parıltılıyım.
Bunun için resmi bir eğitim almadım. Dikiş dikmeye lisedeyken annemin dikiş makinası ve Youtube üzerinden izlediğim eğitici videolar ile başladım. Sanat okuluna gittim ve tüm derslerde kostümlerimi hazırlamaya başladım.
Brooklyn bana drag aracılığı ile kim olduğumu keşfederden bir rahatlık sağladı. Benim için burası evim gibi, yalnızca kendin olabileceğin, kendini rahat hissedebileceğin bir yer. Buradaki drag topluluğu başka yerlerdekilere kıyasla kurallara sıkı sıkıya tutunma konusunda daha rahatlar. Odağımız özgünlük ve bireysellik üzerine daha çok.
Düşme. Düşme. Sakın düşme.
Drag şovlar benim için hikaye anlatmak üzerine kurulu. İlham her yerden gelebilir. Bir renkten, ayakkabıdan, bir şarkıdan. Ufak bir şeyi alıp onun etrafında bir karakter ve hikaye oluşturmayı seviyorum.
İki yıl önce mezun olduğumda bugün yaptığım şeyleri yapacağıma dair en ufak bir fikrim dahi yoktu. Her şey kendiliğinden gelişti. Hiçbir şeyi zorlamak, bastırmak istemiyorum. Şimdilik sanatımı icra etmeye ve yoluma ne gibi fırsatlar çıkacağını görmeye devam edeceğim. Ancak bir süredir bir araba sahibi olmanın hayalini kuruyorum.