Bird (2024)

Arts & CultureJanuary 11, 2025
Bird (2024)

Ergen olmak nasıldı hatırlıyor musunuz? Değişimin sancısı, hayatın hızla akıp giderken yetişkinliğin sert duvarlarına toslaması… Andrea Arnold’ın Bird’ü, bu çarpışmaları bir filmden çok, hissedilen bir tecrübeye dönüştürerek yetişkinlikle gelen o hipersonik hızı ve kaçınılmaz gerçeklerin gölgelerini ustalıkla yakalıyor. Bird bir senaryonun ötesinde, izleyicinin içindeki gerçeklerle buluşan hikayelerden oluşuyor.

Arnold’ın kamera arkasındaki ustalığı, bu hikâyeye can veren en büyük etkenlerden biri. Gerçeklik ve düş arasındaki çizgi, Lark’ın (Nykiya Adams) gözünden anlatılırken hem dokunaklı hem de büyüleyici bir hal alıyor. Film, gençliğin o patlayan enerjisiyle yetişkinliğin durgunluğunu çarpıştırıyor. Bu süreçte, Lark’ın hayal dünyasına yaptığı kaçışlardan oluşan bir anarşiyi izliyoruz.

Bird, arkadaşlığın büyüsünü en saf haliyle gösteren anlarla dolu. Tuhaf, çılgın, hatta serseri bir şekilde insan ilişkilerini görüyoruz, ki filmin aklımızda kalmasının en önemli nedenlerinden birisi de bu. Mesela, Barry Keoghan’ın Coldplayden Yellow söyleyerek bir kurbağanın serenat yaptığı sahnelerde bu söylediğimi anlayabilirsiniz. İnsan bağlantılarının ne kadar kırılgan ama bir o kadar da derin olduğunu kendine has bir yerden izleyiciye hatırlatıyor.

Arnold, geleneksel bir anlatı yerine parçalı, kesik bir yapıyı tercih ederek, izleyiciyi Lark’ın dünyasının bir parçası haline getiriyor. Filmdeki video görüntüleri, karakterlerin iç dünyalarını dışa vurduğu anlar olarak devreye giriyor ve bir bağ katmanı daha ekliyor. Bu bağlantılar bazen kırılmış ruhların birbirini bulmasıyla, bazen de şefkat ve umut sunmasıyla örülüyor. Bir noktada beliren büyülü gerçeklik sahnesi, bazı izleyicileri uzaklaştırabilir, ancak bu sahnenin metaforik gücü inkar edilemez bir etkileyiciliğe sahip.

Filmin sessizlikleri, en az diyalogları kadar yüksek sesle konuşuyor. Lark’ın annesiyle konuşulmayanlar ya da Rogowski’nin gözlerindeki boşluk, izleyiciye sözcüklerin yetemediği duyguları hissettiriyor. Arnold, bu sessizlikleri birer boşluk değil, aksine dolu birer alan olarak işliyor. Müzik ise bu kurguyu birbirine sımsıkı kenetleyen bir yapışkan, inanılmaz parçalar her an için özenle seçilmiş. Kulaklarınız açık olsun derim.

Andrea Arnold, uzun zamandır beklenen dönüşüyle bir kez daha bizi sinemaya inandırıyor. Nykiya Adams’ın etkileyici çıkışı, Barry Keoghan ve Franz Rogowski’nin enerji dolu performanslarıyla güçleniyor. Bird, hayatın kenarda kalmış anlarından gökyüzüne uzanan hayallere doğru dev bir sıçrama yapıyor. Bir noktada Bird, yeni jenerasyon olmak gibi–kuralları kendince eğip bükerek hem çağa ayak uydurmanın hem de tavizsizce kendin olmanın hikayelerini anlatıyor.

Karışık ama sıcak duygular içerisinde Bird’in son sahnelerine yaklaşırken, filmden ilham alarak hazırladığımız playlist sizi davet ediyoruz:

Author: TUNGA YANKI TAN

RELATED POSTS