Kadına yüklenen kimlikleri konu alan işleri, cesareti ve sunduğu görsel hazla Aykut, radarınızda olması gereken yeni nesil sanatçılardan.
Aykut Cömert: Sanat sınırları olmayan evrensel bir kavram. Videoyu tasarlarken hiçbir zaman yaşadığım ülkeye göre düşünmüyorum, sadece hayal ettiğim resmi ortaya çıkarmaya odaklanıyorum açıkcası… Video sanatına sadece Türkiye değil, dünya yeni yeni alışıyor. Video kopyalanabilir olması nedeniyle resim, heykel gibi işler kadar ilgi görmüyordu. Son bir kaç yıldır video koleksiyonerlerinin artmasıyla değer bulmaya başladı.
Benim işlerim büyük prodüksiyon gerektiriyor. Maliyetleri çok yüksek. Evrensel normlarda değerlendirdiğimizde çok avantajlı bir durum ortaya çıkmıyor. İlerleyen dönemde bu açığın kapanacağına inanamıyorum.
Aykut Cömert: Ben en çok video yapmaktan keyif alıyorum. Fakat videolarım gerçekten çok maliyetli. Video kendini döndürmüyor. Bu noktada ticari işler yapmak zorunda kalıyorum ve yönetmen kimliğim devreye giriyor. Yaptığım işlerin prodüksiyonunu da a’dan z’ye üstlenince yapımcı kimliği de ekleniyor. Yakın zamanda video tadında, yapımcılığını da üstlendiğim uzun metrajlı bir film de yapmak istiyorum.
“Her gördüğüm nesnenin başka neler anlatabileceği hikayeler üzerine yoğunlaşıyorum.”
Aykut Cömert: Aklımda bişeyler canlanınca sürekli küçük notlar alıp kendime mail atıyorum. Ses kayıtları biriktiriyorum. Bazen gözlerimi kapatıp, sadece çevredeki sesleri dinliyorum. Ruhum çok değişken; sabah yürüyüşe gitmeye karar verip, yarım saat sonra kendimi kütüphanede bulabilirim. Öğlen başka bir şehirde, akşam evimde olabilirim. Hislerim beni nereye götürürse öyle yaşıyorum. Ana sorunsalım kimlik olduğu için genelde insandan besleniyorum. Sonra bir anda kendiliğinden dökülüyor metinler. İşlerim kağıt üzerinde bitmeden, video çekmeye başlamam. Uzun uzun metinlerini yazar, her bir kelime için imajlar tasarlarım. Storyboard’larımı çıkarıp planlarımı oluştururum ve genelde, kağıt üstünde tasarlanan iş pek bir değişikliğe uğramadan videoya dönüşür.
Aykut Cömert: Çok küçük yaşlardan itibaren resime ilgim var. Resimlere uzun uzun bakmak, orda başka dünyalar keşfetmek hoşuma gidiyor. Her gördüğüm nesnenin başka neler anlatabileceği hikayeler üzerine yoğunlaşıyorum. Bu dil, bu yaklaşımlarla kendiliğinden gelişti. Bu yaklaşımdaki işleriyle takip ettiğim isimler arasında Tayfun Pirselimoğlu var. Harika bir yönetmen. Yaptığı filmlerde başarılı bir yönetmen olmasının yanısıra, ne kadar başarılı bir ressam da olduğunu görüyorsunuz. Filmlerde kullandığı renkler muazzam. Hiçbir Yerde ve Rıza filmlerinde metafor olarak kulladığı kapılar sizi filmin içine çekiyor. Çıkmazları, gizli kalan hikayeleri o kapıların ardında aramaya başlıyorsunuz.
Aykut Cömert: Sosyal medyada videonun yükselişi önlenemez bir hal aldı. Her yeni çıkan aplikasyon yeni video içerikleri üretiyor. Yetişmekte güçlük çekiyorum. Bir kaç yıl içerisinde her şey videoya dönecek, hatta şu an bile öyle olmaya başladı. Artık markaların hedefinde de dijital medya için üretilmiş videolar var. Genç girişimcilerin oluşturdukları YouTube kanalları dünyada her geçen gün artıyor. Sosyal medya, videolar sayesinde kendi fenomenlerini üretiyor. Anlık paylaşılan günlük hikayeler en moda olanı şu sıralar. Video art biraz bunların dışında kalıyor. İş sosyal medyaya düşerse değerini yitiriyor. Olabildiğince az kopya işin değerini arttırıyor. Kayıt yapılamayan, sadece şifreli ve özel üyelere gösterim yapabilen sanal sanat galerileri türerse sosyal medya ve video art etkileşimi harika olabilir.
Aykut Cömert: Her yıl, yeni bir sergi planıyla şekilleniyor. 2017 Mart gibi tamamlayacağım yeni projem üzerinde çalışıyorum. Bu sırada fuarlar devam ediyor. Bir de ilerleyen aylarda bir aksilik olmazsa yurtdışı sergi planı var. Video yapmaya devam…