Nadine Frackowski’nin işleri insanı ele geçiren ve uzun süre üzerine düşünmesine yol açan bir görselliğe sahip. Bu yaratıcı kadınla son zamanlarda onu heyecanlandıran şeyler üzerine konuştuk.
Gece olmasaydı hepimiz çok, çok bronzlaşmış olurduk ve bunun başımıza gelmesi olası değil.
Bana bir insan olarak her zaman ve her yerde ama bir yandan da bilinçaltımda yer ederek eşlik ettiğini ve böyle de devam edeceğini söylemeyi tercih ederim.
Dünyaya dikkat kesildiğim ve hakkında her şeyi sorguladığım anlar.
Henüz bilmediğim her şeye ve henüz gitmediğim yerlere karşı merak doluyum.
Kurallarım var, ancak bunları kendim için koyuyor ve akla uygun geldiği zamanlarda da değiştirebiliyorum.
Hikayelerim ve fotoğraflarım birilerini bir an için yakalayıp, düşünmeye sevk edebiliyorsa ne mutlu bana.
Yakın.
Kurallar mevcut, ancak bunları kendim için koyuyor ve akla uygun geldiği zamanlarda da değiştirebiliyorum.Sanırım özgürlük de bu demek.
Fotoğraf bir tür dünyayı görme (algılama) yolu. Onu bir silah olarak düşünmekten hoşlanıyorum. Bir silah olarak fotoğraf insanın içindeki gizli ve beklenmeyeni, kültürel bağlamda ya da gündelik hayatta yaşanan bir durumda o anın gerçeğini ortaya çıkarır. Ona bakanın (yerleşmiş) gerçeklik algısını yeniden düşünmesine sebep olur. Susan Sontag bunun için, “Kamera herkesi hem bir başkasının gerçekliğine, eninde sonunda da kendisininkine turist kılar.” demiş.
Hiçbir DNA aynı değil, bu da herkesi özgün kılıyor.
Dünya barışı.
Uyku.
Pek çok insanın uyuduğu, ama aynı zamanda sarhoş olduğu, seks yaptığı, partilere gittiği, bilgisayar oyunları oynadığı, son dakika işlerini yetiştirdiği ve pek de uyumadığı bir zaman dilimi. İnsan açısından bakacak olursak gündüzden çok da bir farkı yok. 24 saatlik günün en güzel kısmı. Gece olmasaydı hepimiz çok, çok bronzlaşmış olurduk ve bunun başımıza gelmesi olası değil.
Sürekli devinim ve ilerleme halinde.