Iphone’lar, Instagram, ergenlik/ yirmili yaş nevrozu, lüks markalaşma -”ben, ben, ben” çağı- … Wise’ın kişiliğini, mizahını ve son olarak eserlerini tanımlayan nitelikler bunlar. Kanada doğumlu 24 yaşındaki ressam, heykeltıraş ve video sanatçısı Wise bagellar, pancake’ler ve “Literally Me”nin ardında yatan hikayeyi anlatıyor.
Sanat daima toplum analizi ve eleştirisi için bir araç olmuştur ve öyle olmaya da devam edecektir. Her nesil gibi ben ve yaşıtlarım da kendimizi rahat hissettiğimiz biçimde çevremize yanıt veriyoruz. Kendi kendini yayınlamak da elbette bu yöntemlerden birisi.
Bizim jenerasyonumuz sürekli imge ile varoluş kanıtı üretmek ve tüketmek konusunda büyük bir ihtiyaç duyuyor. Kendi kendimizi belgeleme yoluyla kendi personalarımızının küratörlüğünü yapıyor ve kendimizi temsil ediyoruz. iPhone’larımızda kullanıcıya kendisini belgelemesi için yalvaran; yaşamlarımızı, yüzlerimizi, yemeklerimizi, giysilerimizi, çev- remizde gördüklerimizi belgelediğimiz akıcılık ve anındalığı kuvvetlendiren selfie kameraları bulunuyor. Böylelikle hayatlarımızın banal veya kişisel ayrıntıları aynı ciddiyet ve önem duygusuyla haber, ünlü fotoğrafları, yüce tabiat veya sosyal medya platformlarının bitmek bilmeyen akışından oluşan imgeler halinde yayınlanıyor. Bu imgelerin ve kimliklerin demokratikleştirilmesidir ve bizim jenerasyonumuz konuşma, imge ve erişimin demokratikleşmesinin cazibesine gerçek anlamda kapılmaktadır. Bu noktada ayrıca narsisistik aktivitelere kendisini kaptıran kişilerin polisliği söz konusu, anlayacağınız kadınların; insanlar bu davranışlar için diğerlerini yargılama eğilimi gösteriyorlar. “Literally Me” ise benim için insanların bizim nesli ve beni bu aktivitelere gös- terdiğimiz katılım yüzünden narsisistik olarak algılamasına yönelik bir hiciv niteliği taşıyor.
Hem evet hem de hayır. Benim çalışmalarım bir yandan son derece dürüst, utanç verici ve gerçek mizah, kişilik ve özbenlik kavramlarını bünyesinde topluyor… Öte yandan ise benim kendi temsilimi çalışmalarıma nüfuz ettiren bol miktarda şişirilmiş, abartılmış ve çarpık persona bulunuyor. Zaten bu da benim sosyal medyada kendimizi sunmayı seçtiğimiz yöntemlere dair bir analizim niteliğinde.
Instagram ve Twitter. Twitter benim için şiir ile komedinin birleşimi gibi.
Kendimi görsel sanatçı / komedyen olarak tanımlıyorum. Heykel ve resim de dahil olmak üzere bütün çalışmalarımda mizah ögesi bulunuyor. Sanatta mizaha onlarca yıldır yer veriliyor. Claes Oldenburg buna bir örnek, Marcel Duchamp da eğlencelidir, The General Idea, bu liste böyle uzar gider. Oyunlarda, şiirde mizah mevcuttur. Mizah ve hiciv uzun zamandır toplumsal eleştirinin zorunlu damarları olmuştur.
Şu andaki konumumdan hem memnun, hem heyecanlıyım, hem şanslı hissediyorum hem de dehşete düşüyorum. İstediğim şeyleri üretebiliyor olmaktan ötürü kendimi çok şanslı hissediyorum. Ayrıca yirmili yaşlarındaki kadınların ve genel anlamda kadınların öncülük edebilmeleri ve sanat dünyasında neyin kabul edilebilir/edilemez sayılacağı konularında büyük değişimler yaratabilmeleri kendime güven duymamı sağlıyor. Tabii bu aynı zamanda ürkütücü: Büyük bir değişim dönemindeyiz ve hangi yöne ilerlediğimizi kestirmek zor.
Rahat. Şaka yapıyorum. Asla kendimi rahat hissetmem.