Şeyma’nın ismine moda çekimleriyle aşina olanlar yeni bir yönüyle tanışmaya, hiç tanımayanlar ise çizgilerinin arkasındaki kadınlarla buluşmaya hazır mı? Moda tutkusu mu yoksa resim tutkusu mu bir adım önde diye kafanızda soru işaretleri canlanıyorsa, Şeyma’nın cevabı çok net: “Disiplinler arası etkileşim olmadan üretim nasıl, hangi malzemeyle gerçekleşirdi bilmiyorum. İkisi de birbirinden eşit oranda besleniyor. Yaptığımız iş, görsel ve ergonomik gereksinimleri barındırıyor. Gözlemleme, imgeleme, anatomi, renk, biçim… Bunların birinin olmadığı bir resim ya da editoryal bir çekim düşünebilir miyiz?” İlhamı ise sosyo- kültürel gelişmelerden ekonomiye, tarihsel karakterlerden mimariye, bir sanat eserinden psikolojiye… Yani, hayatın ta kendisinde saklı. Şu sıralar ise yeni izlediği Carmen Herrera belgeselinin etkisinde olduğunu heyecanla anlatıyor; “Carmen Herrera’nın günümüzdeki en yaşlı post-minimalist kadın sanatçı olmasının yanı sıra, kendini var ederkenki tavrı bana ilham veriyor.” Onun sanata bakışında saklı, ikonik isimleri sorduğumda ise “Elsa Schiparelli, Jodorovski, Lacan, Madame Gres, Sartre, Lynch ve Monk.” isimlerini sıralıyor ve ekliyor, “Zihnimde değişik titreşimlere sebep olmalarını seviyorum.” Şimdi ise Şeyma’nın çizgilerinin arkasındaki hikayelerde kaybolma zamanı.