Sergiyi gerçekleştirme aşamasında Daniel Arsham ile nasıl bir bağ kurdunuz?
Sinan Uzan: Daniel’ı yaklaşık 10 yıldır tanıyorum. Hatta eserlerinin koleksiyonerliğini yapıyorum. Bunun dışında stüdyosu ile çok fazla ortak iş yaptık, yurt dışında özel projeler gerçekleştirdik. Kendisinin Türk kültürüne ilgisi var ve İstanbul’a çok kez geldi. Burada bir sergi gerçekleştirmek ve işlerini sanatseverlere anlatmak manevi anlamda da özel olacaktı. Daniel, bilindik çağdaş sanatçılar gibi galerilere sıkışmış bir sanatçı değil. Mimari, film, moda, müziğin ortaya çıkardığı önemli akımlara işlerinde yer veriyor. Sanat artık galeriden çıktı, insanların yaşam alanlarında yer alıyor. Bu kadar post disiplin bir artisti de Bünyamin’in estetik yapısı çarpıcı olan dükkanında sunmanın çok önemli olacağını düşündük.
Bünyamin Aydın: Ben de Daniel’ın eserlerini takip ediyordum. Sinan, bu işleri İstanbul’a hem de benim dükkanıma getirme fikrini söylediğinde inanamadım. Hayalleri her zaman büyük olan bir insanım, o yüzden o şaşkınlık yok oldu ve hemen işe koyulduk. New York’tayken Sinan mesaj attı, Daniel ile yemek yediğini ve onun stüdyosunu görmem gerektiğini söyledi. Tanıştığımızda sanat eserlerinden bir kez daha etkilendim. İşlerindeki minimal bakış açısını da çok severim. Daniel’ın işlerini sevmeseydim, bu kadar güzel bir iş birliği de ortaya çıkmazdı. Her şey birbirini takip etti. Türkiye’de bunu çok fazla göremiyoruz. Onun bir vizyonu var, benim de… Bu iki düşünce iç içe girmiş oldu.
Sinan Uzan: Onların fikirleri örtüşünce ister istemez kültürel bir birliktelik oldu. İstanbul eskiyi ve yeniyi çok güzel birleştiren bir lokasyon. Daniel’ın da işleri bu düzlemde. Eserleri arkeolojik bir kazıdan çıkmış tarihi eser gibi dursa da modern bir ikonik simgeyi de temsil ediyor. Tam da İstanbul gibi…
‘Birbirimize sanat ile enerji katıyoruz’
Daniel Arsham için ‘Time Traveler’ yakıştırması yapılıyor. Bu bakış açısı sizin tasarımlarınıza da ilham olur mu?
Bünyamin Aydın: Bence herkes birbirinden etkileniyor. Birbirimize enerji katıyoruz ve farklı yerlere evriliyoruz. Sokak kültürü, moda ve sanatı birleştiren nadir sanatçılardan biri Daniel… Mesela Super Mario eserini hiç kimse görmemişti, ilk kez burada sergileniyor. Future Relics çalışması dışında kalanlar ilk defa burada sergileniyor.
Sergiyi bir moda dükkanında yapıyor olmanız, mekansal anlamda da ulaşılabilir noktaya taşıdığınızı söyleyebilir miyiz?
Sinan Uzan: Amacımız da oydu. Galeriye ya da müzeye gitme alışkanlığı olmayan insanların dükkana girme alışkanlığı kesinlikle oluyor. Burada bir mesaj da vermek istedi Daniel. Hepimizin çocukluk zamanlarını anlatıyor, Self Structure… Çocukken ilham aldığımız ve kişiliğimizin oturduğu o zamanı bize gösteriyor. 90’lardan kalan eşyaların hayat verdiği bir sergi bu. Gençliğimizi fotoğraflamış da oluyor. Daniel aynı zamanda da mimar olduğundan nasıl bir yerleştirme yapacağına önceden karar verdi. Hesaplamalarını titizlikle yaptı. Önce temayı belirledi sonra bu temanın dükkanda nasıl olacağını ön gördü.
Bünyamin Aydın: Sinan’ın Daniel ile olan arkadaşlığı da samimi ve gerçek. Bu ikisi olmayınca güzel bir iş de olmuyor.
Burası açılmadan önce yaptığınız bir röportajda kolektif bir alan yaratıp sokak ile iç içe olmak istemişsiniz. Les Benjamins İstanbul bunu başarabiliyor mu?
Bünyamin Aydın: Kesinlikle. Anne ve babalar çocukları ile geliyor. 16 yaşındaki bir genç babası ile grafiti workshop’ına katılıyor. Hiçbir ayrımcılık yapılmayıp herkesi kabul eden bir yer burası.
Sinan Uzan: Dükkanın mimarisinde bile bu çok belirgin. Duvar yok kocaman camdan bir kapı var.
Bünyamin Aydın: Mağazada zaman geçirmeye çalışıyorum. Sizin de burada illa bir şey almanıza gerek yok. Geldiğinizde konuşalım ve fikirlerimizi paylaşalım. Artık mağazalara giren insanlar 360 derece markaların içerisine giriyor. Aslında buraya her gelen kişi bir değer. Benjamin’in dünyasına da adım atmanızı istiyoruz.
‘Les Benjamins genç nesle dokunan bir marka’
Sanat ile iç içe olunan bir ayda siz de bu rotaya eklendiniz…
Bünyamin Aydın: Sokak kültürünü seven genç nesil, o sanat galerilerine davet edilmiyor. İşte tam onları bir araya getireceğiz. Artık onlar da sanat eseri sanat alıyor ya da sneaker koleksiyoncusu olarak karşımıza çıkıyor. Genç nesle dokunan nadir isimlerden biri olacağız.
Sinan Uzan: Gençlerin de sanat koleksiyoneri olabileceğini göstermek istiyoruz. Ben ilk resmimi 15 yaşımda almıştım. Bu koleksiyonerliğin bütçesi yok, çok paranız olmasına da gerek yok. Küçücük bir eser ile de başlayabilirsiniz. Sokağa çıktığınız ilk anda karakterinizi ya da tavrınızı kıyafetinizdeki ufak detaylarla gösterirsiniz. Bunu evinizde sanat eseri ile de yapmak çok güzel bir şey.
İlk aldığınız sanat eseri neydi?
Bünyamin Aydın: Mimar bir arkadaşımın yaptığı resmi satın almıştım. Sanat benim için her zaman merak uyandıran bir şey. Her gün yeni bir şey öğreniyorum. Sanat tarihi okudum ama koleksiyonerlik çok farklı bir dünyaymış. Sadece sanat ile ilgilenmek ile olmuyor. Ciddi bir zaman harcamanız gerekiyor. Hikayeyi derinlemesine incelemelisiniz.
Sinan Uzan: Shepard Fairey’in OBEY posterini almıştım. Ama her aldığım eserin sanatçısı ile birebir tanışmak istiyorum. Onun mesajını daha iyi anlamak, vizyonunu paylaşmak için.
Gelecekte de böyle özel projeler devam edecek mi?
Bünyamin Aydın: Bu ikili bir araya gelince hemen bir sonraki projeyi konuşmaya başlıyor. Uzun vadeli düşünmek hepimizin artısı oluyor. İkimizde yurt dışında yaşadık fakat İstanbul’u daha güzel yerlere getirmek istiyoruz.
Sinan Uzan: Amerika’da 15 yıldır ressam ve mimarların menajerliğini yapıyorum. Ne zaman İstanbul hakkında konuşsak buraya gelmek istediklerini belirtip, çok sevdiklerini söylüyorlar. Burayı daha çok tanıtmak lazım. Özellikle sokak kültürü ile başlamak lazım… Ayrıca Türkiye’nin arkeolojik kültürünü de konuşmak lazım. Sergide Türk kültüründen esinlenmiş bir parça olmasa bile bizim arkeoloji geçmişimiz Daniel için çok önemli. Onunla daha çok projemiz olacak.
Bünyamin Aydın: Kendimizi dünyaya çok iyi anlatamıyoruz. Gençlik, ülkesinden gurur duymalı, bunu da modern bir bakış açısı ile sunmalı.