Diaries of a Wet Bird: Sophia Cutino’s Ode to the Impermanence of Youth

Arts & CultureFebruary 23, 2025
Diaries of a Wet Bird: Sophia Cutino’s Ode to the Impermanence of Youth

Gençliğin elimizden kayıp gittiğini ancak tamamen yok olduğunda fark ederiz. Hafızalarda parça parça kalır—bulanık fotoğraflar, yarım kalmış bir sigara, artık sadece anılarda var olan altın rengi bir yaz. Sophia Cutino bunu iyi biliyor. Çalışmaları, kayıp anları tutma çabası, asla sabit kalmayanı muhafaza etme arzusu. Henüz 23 yaşında olan sanatçı, gençliğin geçiciliğini, onun iç içe geçmiş güzellik ve çürümesini yakalayan fotoğraf koleksiyonu “Diaries of a Wet Bird“ü yayımlıyor.

Sophia Cutino zamanın takıntılı bir koleksiyoncusu. Felsefi bir derinlikten çok, asla geri dönemeyeceği yerlerden kartpostallar biriktiren biri gibi. Çocukken fotoğrafları albümlere sakladı, fişleri kitap sayfalarının arasına sıkıştırdı, taşları ve deniz kabuklarını kavanozlara doldurdu—anların avuçlarının arasından kayıp gitmesinden korkuyordu. Bu korku, ergenlik yıllarında analog fotoğrafçılığa olan saplantıya dönüştü. Şimdi ise 23 yaşında, Islak Bir Kuşun Günlüklerini yayımlıyor—biraz ateşli bir rüya, biraz ayaklarının altından kayıp giden gençliğe yazılmış bir aşk mektubu.

Kitap, Cutino’nun büyüme sürecini kazıp çıkarıyor. Güney Kaliforniya ve New York’ta geçen yıllarından alınmış görüntülerden oluşan titrek bir film şeridi gibi. Kitabın yapısı akışkan, döngüsel—bir nefes alıp verme gibi. Şiirle ve siyah-beyaz karelerle başlıyor, sonra renklere bulanıyor ve sonunda tekrar silikleşiyor. Cutino, bulanık yaz anlarını, asfalt üzerindeki teni, sigara izlerini, öğleden sonra ışığında süzülen bedenleri bir araya getiriyor. Ama çürüme de var—yol kenarındaki ölü hayvanlar, terk edilmiş eşyalar, zamanın yok ettiği şeylerin kalıntıları. Güzellik, her zaman kalıcı olmuyor.

Cutino gençliği sadece yakalamıyor, aynı zamanda parçalıyor. Onu yüceltiyor ve aynı anda yok ediyor. Geçiciliğe olan ilgisi, fotoğrafçılığa dair geliştirdiği felsefeyle derinleşiyor. Susan Sontag’ın Fotoğraf Üzerine kitabını okuduktan sonra şekillenen bakış açısı, fotoğrafın yumuşak bir cinayet olduğunu söylüyor. Ona göre fotoğrafçılık bir tür tahnitçilik gibi. Bir anı donduruyor ama aynı zamanda ondan bir şeyler alıp götürüyor. Gerçek anlamda geri dönmek mümkün değil.

Görsel dili çelişkilerle dolu—bağlılık ve başkaldırı, güzellik ve çürüme, nostalji ve nihilizm. Katolik ikonografisi, eserlerine sızıyor—haçlar, mumlarla aydınlatılmış sunaklar, uçuşan beyaz güvercinler. Dini sembollerin ağırlığı gözünden kaçmıyor. İnanç üzerine sıkça düşünüyor, insanların kesinlik arzusunu sorguluyor. Belki de fotoğraf onun için rastgeleliğin içinde anlam arayışı. Kitabın ismi de bu hissi yansıtıyor. Eski bir Jackie Vernon şakasından alınan—Islak bir kuş asla gece uçmaz—cümlesi, derin anlamlı gibi duruyor ama aslında hiçbir şey ifade etmiyor. Belki de mesele tam olarak bu.

Henüz gençliğini yaşarken onu yasını tutmak ironik ama Cutino bunun farkında. Daha içine girmeden bile gençliğini romantize etmeye başlamıştı. Bu kitap, her şeyin geçici olduğunu kabul etme çabası. Bir anı kaybolmadan önce nasıl seveceğini öğrenme girişimi. Onu biraz daha uzun süre tutabilmek için.

Author: Birce Naz Köş

RELATED POSTS