Carl sanatın öznel olduğuna, kazanmak ve kaybetmek kavramlarını barındırmadığına inanıyor. Bitiş çizgisi yoksa, mutluluk garanti edilemez- sürekli gelişim halindedir. “Gözlemcinin ihtiyaçlarını göz önünde bulundurmadan önce, ilgimi çeken ve her şeyden önce doyuma ulaşmamı sağlayan, kişisel duygularımı ifade eden hikayeler peşindeyim. 2020’de Zanzibar’da çektiğim ilk kişisel serimin adı ‘A day is short in Africa.’ Her şey ‘seyahat ederek para kazanmak istiyorum’ düşüncesinden çıktı- fakat seyahat fotoğrafçılığının, içine kolayca girilebilen bir sektör olmadığını anlamam çok uzun sürmedi.” Dünyayı medyada gösterildiği şekilde değil de gerçekten olduğu gibi görmek, Carl’ı harekete geçiren yegane şey. Şu sıralar odaklandığı şeyler maneviyat, varoluşçuluk, iklim değişikliği ve sınır toplulukları gibi konular. Ondan büyük şeyler hayal etmesini ve yüksek sesle söylemesini istediğimizde; “Güney Afrika’daki memleketim Bettys Bay hakkında uzun metrajlı bir film yönetmek istiyorum- ama tabii bu büyük hayallerimden biri.” diye cevap veriyor. Bir sanatçı nasıl hayal etmeden hayatta kalabilir ki! Carl’ın şerefine!
Hayal mi gerçeklik mi?
Yaratıcı insanlar için bir tavsiye.
Bugünlerde nasıl hissediyorsunuz?
Günümüz gençliğine baktığınızda gelecek neye benziyor?
Moda sizin için ne ifade ediyor?
Bizi çocukluğunuza götürün!
Her şey mümkün. Kendiniz için dilediğiniz bir şey var mı?