Dressing the Soul: IKINITA

FashionJune 30, 2025
Dressing the Soul: IKINITA

Bazı markalar sadece giyilmez — hatırlatır, uyandırır ve yeniden hayal kurdurur. IKINITA da onlardan biri. Kız kardeşler India ve Carla’nın ortak vizyonundan doğan marka giyinmeyi bir ritüele, kimliği bir anlatıya, modayı ise derinlemesine değiştirici bir deneyime dönüştürüyor. Film makaralarından, güneşle yıkanmış yazlardan ve duyguların görünmeyen ağırlığından ilham alan IKINITA parçaları, sadece giyilmek için değil, hissedilmek için tasarlandı. Bağırmazlar; kalırlar. Deriye, hafızaya ve insana fısıltıyla konuşurlar.

Hikayenizin nasıl başladığıyla başlayalım. IKINITA nasıl doğdu? Markayı kurma ilhamınız neydi?

IKINITA, bedeni bir hikayeye, onu giyeni bir kahramana dönüştürme arzusundan doğdu. Moda bizim için hiçbir zaman sadece giyinmekten ibaret olmadı; kimlik, anlatı ve varoluşla ilgiliydi. Sinemanın içinde büyüdük; babamız 90’larda bir film yönetmeniydi ve görsel hikaye anlatıcılığına olan tutkumuzu o ateşledi. Onun dünyası bizimkini şekillendirdi — zamansız bir ihtişam ve korkusuz bir yaratıcılıkla.

Ama her şey, kızlarımızdan birinin görme yetisini etkileyen bir hastalıkla teşhis edilmesiyle değişti. O an, bizim için bambaşka bir evrenin kapısını araladı. Görme dışındaki duyulara—dokuya, sese, duygulara—yöneldik ve giyinmenin o içsel, neredeyse törensel halinde bambaşka bir güzellik bulduk. IKINITA, sadece görünmek için değil, derinlemesine hissedebilmek için bir araca dönüştü.

”Kardeşlikten, yaratıcılıktan ve direnişten geliyoruz; IKINITA’yla hayatın tüm çelişkilerini; güzelliğini de mücadelesini de, elle tutulur hale getiriyoruz.”

Sizce IKINITA’nın tasarım dilini öne çıkaran şey ne?

Biz kadınların kendi ilham perilerine dönüşmeleri için tasarlıyoruz: cesur, yumuşak, güçlü. Her parçanın bir hikaye, bir ruh hali, bir gerçeklik taşımasını istiyoruz. Trendlerin peşinden gitmiyoruz. İlhamımızı sinemadan, mimariden, doğadan ve duygulardan alıyoruz. Tasarımlarımız, sanatsallıkla giyilebilirlik, zarafetle özgürlük arasında kurduğumuz bilinçli bir dengeyle şekilleniyor.

Bir koleksiyon yaratmanın en tatmin edici yanı ne?

Özgürleşmek—kurallardan, yargılardan, beklentilerden. Her koleksiyon bir hisle başlıyor; aklımızdan çıkmayan bir fısıltı, bir imgeyle. Bırakıyoruz içimizde yer etsin, dokularla, kelimelerle, anılarla beslensin… Sonra ondan sihir gibi hissettiren bir şey inşa ediyoruz. Bu, silüet, malzeme ve duyular aracılığıyla hikaye anlatmakla ilgili.

Peki ya en zorlayıcı tarafı ne?

Hayal ile işlev arasındaki dengeyi korumak. Parçalarımızın giyilebilir birer sanat eseri gibi hissettirmesini istiyoruz, ama aynı zamanda içinde yaşanabilir olmaları gerekiyor. Giyeni özgüvenli, rahat, duyusal ve bütünüyle kendisi gibi hissettirmeli.

SS25 koleksiyonunuz çocukluk nostaljisinden ilham alıyor. En sevdiğiniz çocukluk anınız nedir?

Bir teknede büyüdük ve Türkiye’de geçen yazlar, hayatımızın en akılda kalıcı anlarıydı. Bodrum, özellikle de Maçakızı, ruhumuzun bir parçası gibi. Yıllar sonra birimiz Türkiye’ye taşındı. Oraya geri dönüp mağazamızı açmak ise tam anlamıyla bir eve dönüş gibiydi. Her zaman derinliği, hikayesi ve enerjisi olan yerlere çekildik; Maçakızı da bunların hepsine sahip.

”Parçalarımızın bir duygu uyandırmasını, kadınların kendilerini o gün ne olmaya ihtiyaç duyuyorlarsa—cesur, yumuşak, başına buyruk, gerçeküstü hissetmelerini istiyoruz.”

Yaratım süreciniz yapılandırılmış bir şekilde mi ilerliyor, yoksa daha çok ruh hali, sohbet ya da sezgilerle kendiliğinden mi gelişiyor?

Bir sohbet gibi: akışkan, öngörülemez ve her zaman sürprizlerle dolu. İlhamı bir dedektif gibi topluyoruz, biraz dinlenmesine izin veriyoruz, sonra geri dönüp yaratmaya başlıyoruz.

İki yaratıcı zihni tek bir marka kimliğinde nasıl dengeliyorsunuz? Fikir ayrılığına düştüğünüzde ne oluyor?

Aramızda güven, saygı ve bir ritim var. Birlikte büyüdük ve aramızdaki bağ, hem birbirimizi zorlamamıza hem de ortak vizyonumuza bağlı kalmamıza olanak tanıyor.

Estetikten öte, birinin IKINITA giydiğinde ne hissetmesini istiyorsunuz?

Özgürlük. Sezgi. Güç. Parçalarımızın bir duygu uyandırmasını, kadınların kendilerini o gün ne olmaya ihtiyaç duyuyorlarsa—cesur, yumuşak, başına buyruk, gerçeküstü hissetmelerini istiyoruz. IKINITA giymek, kendi hikayene özgüven ve zarafetle adım atmak demek.

SS25 koleksiyonunda kişisel ya da yaratıcı anlamda özellikle bağ kurduğunuz bir kumaş ya da teknik var mı?

Sürdürülebilirliğe sadece söylemde değil, pratikte de bağlıyız. Tüm parçalarımız Avrupa’da, doğal kumaşlar ve LVMH’den kalan lüks materyallerle üretiliyor. El işlemelerini koleksiyonumuza dahil ediyor, her bir parçayı bir yapboz gibi inşa ediyor ve her dikişe sevgi katıyoruz. Bu sayede, hem güzel hem sorumlu hem de tamamen bize ait bir “ulaşılabilir couture” anlayışı yaratabiliyoruz.

Uzun vadede IKINITA’nın nasıl bir etki yaratmasını istiyorsunuz — kültürel, duygusal ya da bunların arasında bir yerde?

Çocukluk hayallerimizi onurlandırmaya ve onları anlamla büyütmeye söz verdik. IKINITA’nın kültürel ve duygusal bir miras bırakmasını istiyoruz. Her parça aracılığıyla yalnızca moda değil, bir deneyim sunmayı amaçlıyoruz. Hissetmeyi, hayal kurmayı ve cesurca yaşamayı hatırlatan bir deneyim.

Kardeşlikten, yaratıcılıktan ve direnişten geliyoruz; IKINITA’yla hayatın tüm çelişkilerini; güzelliğini de mücadelesini de, elle tutulur hale getiriyoruz.

Tasarımcılar olarak kadınların kendi güçlerini ve güzelliklerini kucaklamaları için ilham vermeyi hedefliyoruz. Onlara, kendi ilham perileri olup hayatlarını özgüven, yaratıcılık ve dirayetle şekillendirme cesareti vermek istiyoruz. 

Author: Yağmur Yıldız

RELATED POSTS