Kendi Instagram hesabımdan ve sörf yaparak… Arkadaşlarımın paylaştığı dua sesleri, kaykaylar, rüzgar ve fırtına sesleri, yürüyüş yapan göstericilerin sesleri…
Instagram’ın kendisini… Bugünkü hızlı hayatımızın birebir örneği, yani bir anlamda, bilgi aktarımın karışıklığı, ve onu kendimize oturtmaya yöneltmemiz…
O sesleri bir müzik haline getirmekle algımızın bunu icap ettirdiğini düşündüm ve bunun üzerine odaklandım.
‘Hafıza’ kendine bir yön arar. Ben de onu bir müzik kompozisyonu haline getirdim. Müzik zaman üzerine kuruludur. Benim bu parçam, ‘Gelecek Arşivi’ kompozisyonu 15 dakika. Saatin bir dilimi… Kadın senatör Amy Klobuchar’ın 1 Ekim’deki Supreme Court’a aday olan Brett Kavanaugh’nun üzerine yaptığı unutulmaz konuşması da 15 dakika sürdü.
Eseri ses mühendisi Hakan İğsız ile hazırladık. Hem içeriği hem kullanılan teknolojiyi sergi alanında video enstalasyonu olarak gösterdik.
Audemars Piguet’nin sanat projeleri çalışmalarını Türkiye temsilcisi Shelly Ovadia zaten takip etmekteydi. Bana, İstanbullu bir sanatçı olarak benimle bunu gerçekleştirmek istediğini ve nasıl bir şekilde beraber ilerleyebileceğimizi sordu. Ben de, ona ‘Gelecek Arşivi’ projemden bahsettim. Ve, bunu Audemars Piguet’e sunduk. Beni Le Brassus’a davet ettiler.
Müzik hayatıma çok küçükken İstanbul Belediye Konservatuvarı’nda başladım. Klasik müzik hep benimleydi. Ergenliğimde,1970’li yıllarda jazz ve rock hayatıma girdi. Müziğin her türlüsü hayatımı doldurur. Sesse; tiyatro ve performansa olan ilgimle perçinlendi.
Ne güzel bir soru! Rüzgar, yaz, selvi ağaçlarının hışırtısı, deniz, dalgalar, pancar motorları, araba klaksonları, kar topu sesleri, sokak satıcıları, şehir gürültüsü. İstanbul yani…
Buzdolabı açıp kapatmak, çocuk sesleri sokakta, dolu dolu CD’ler dinlemek, yaprak hışırtısı, kitap açıp kapatmak, Apple bilgisayarının açma sesi, Paris’te metro durakları anonsları, İstanbul’da tüp satıcılarının jingılı…
Genelde çalıştığım konular üzerine odaklanmaya başladığım zaman biraz sinemacı, yazar gibi araştırma içinde geçer zamanım. Gazete ve dergi kupürleri, arşivimden fotoğraflar, yaptığım küçük desenler ve yazılar birikir. Şekillenmeye başladığı zaman seçeceğim form kendi başına hakimiyetini gösterir.
İstanbul kaotik, heyecanlı, çok dinamik… Paris ise kültürel bir hediye.
İzliyorum.
Bu çok düşündürücü bir konu. Sanırım benim en önemli gördüğüm; dışarıdan bakıldığı zaman coğrafya aramamak sanatta. Bu varolmuş olsa bile. Sanatçı zaten eğitiminde sanat tarihiyle harmanlanmış, bugüne ait sorunlarla aynı zamanda yaşayan biri olarak; dünyanın her köşesindeki sanatçıyla aynı şekilde atılıyor çalışmalarına. Niye dışarıdan bir bakış olsun ki?
Dünyanın her yerinde aynı durumdayız. Politikalar ve ekonomiler çakışıyor. Félix Guattari’nin dediği gibi -Ali Akay devamlı bunu örnek verir-; ‘kış günleri’ne (les années d’hiver) girdik.