Lux Aeterna, aslında Noé’nin Yves Saint Laurent‘in SS21 koleksiyonu için çektiği 7 dakikalık bir kısa film. Fikrini kadrajına yansıtmasına olanak tanıyan Saint Laurent ile çalışmayı kabul eden Noé, kısa filme gösterilen ilgiden sonra YSL’i orta metraj olarak izlediğimiz versiyonunun yapımcılığını üstlenmeleri için ikna ederek filmi uzatıyor. Filmin tüm kostümleri de bu sebeple YSL imzalı ve iki filmi izlediğinizde aradaki bağı anlamamak da oldukça güç. Buna rağmen markanın yönetmenin yaratıcılığına ve fikirlerine kesinlikle dokunmadığı da aşikar.
Arjantin asıllı Fransız nihilist ve rahatsız edici filmleri düşündüğümüzde akla gelen ilk yönetmen Gaspar Noé, orta metrajlı filmi Lux Aeterna ile yine sınırları zorluyor. Ortaçağ Avrupası’nda geçen bir cadı avı hikayesinin tırnak içinde belgeselinin çekimi için kurulan bir sette çığrından çıkan olayları anlatıyor. Fransız kadın aktörlerden en başarılı olanları demekte sakınca görmediğimiz Béatrice Dalle ve Nymphomaniac ile tüm dünya sinemasının ilgisini üzerine çeken Charlotte Gainsbourg olağanüstü oyunculukları ile filmi izlerken girdiğimiz psikedelik duygu durumuna iyice batırıyor bizi.
Bir alıntı ile başlıyor film. Gaspar Noé’nin, “Siz sağlıklı insanlar, biz epilepsi hastalarının nöbet geçirmeden tam önce tattığımız mutluluğu asla tadamazsınız.” diyen Dostoyevksi’den ilham aldığını söylememiz çok da yanlış olmaz. Özellikle son sahnesi ile akılda kalan film, bir cadının kazığa bağlanması ile yakılmasını anlatacak olan sahnenin çekilmesi sırasında yaşananları anlatıyor. Başroldeki Charlotte Gainsbourg ve Béatrice Dalle kendilerini oynadıkları filmde psikotik krizler geçirdikleri, dar ve karanlık alanlarda geçen ve oldukça klostrofobik sahnelerde izleyeni de bir hayli geriyor. Ekranlarımızı ikiye ayıran Noé, setteki farklı olayları, farklı insanları ve farklı mekan görüntülerini bu yöntemle bizlere aktarıyor. Set başlamadan hemen önce kızından telefon alan Gainsbourg, kızının okulda başına gelen korkunç olayı öğrenmesiyle beraber setten çıkmak ister. Setten çıkmasına izin verilmeyen ve kendini oradan oraya sürüklenerek kazığa bağlanmış halde bulan başrolümüz adeta belgeselini çektikleri olayı yaşarken bulur kendini. Karmakarışık ve ters giden olaylar silsilesi ile sinir krizi geçiren oyuncularımız korku dolu anlar yaşar. Kazıktan kurtulamayan Gainsbourg, ışık motorlarının bozulması ve ardı ardına mavi, kırmızı ve yeşil ışık saçmaya başlaması ile neredeyse kafayı yiyecek bir hale gelir. Çekimi durdurmaları için adeta yalvaran oyuncuyu izlerken kendinizi de bu kazığa bağlı hissedeceğinize şüpheniz olmasın.
10 sene önce sesini duyurduğu filmi Enter The Void ile yükselişe geçen yönetmen geçtiğimiz senelerde de Climax ile oldukça sükse yapmıştı. Lux Aeterna ile bir kez daha sinemanın ne olabileceği üzerine düşünürken buluyoruz kendimizi. Filmin etkisini üzerinden atamayanları playlistimizi keşfetmeye çağırıyoruz.