Koral Sagular: İstanbul doğumluyum. Lise yıllarımda fotoğrafla tanıştım ve ilk Polaroid serilerimi yapmaya başladım. Bir yandan ufak fotoğraf yarışmalarına da katılıp dereceler elde ederken, 17 yaşımda Enka kültür sanat buluşmaları kapsamında farklı disiplinlerden işlerimin yer aldığı ilk kişisel sergimi açtım. Lise eğitimimi güzel sanatlarda resim üzerine tamamladığım o dönem moda tasarımı okumaya karar verdim ve bu günkü tasarım anlayışımı belirleyen süreçte böylece başlamış oldu, moda ile sanat eğitimim hep aynı paralelde yol aldılar diyebilirim.
Koral Sagular: Açıkçası, tasarımın kâğıtta değil pratikte oluştuğuna inandığımdan ötürü oturup saatlerce temiz temiz illüstrasyonlar çizmekten çok hoşlanmıyorum. Çoğunlukla siluetlerin genel görünümlerine odaklı skeçler yapıp, koleksiyon süreci için ayırdığım duvarıma ilham olabilecek tüm görselleri dizerek bir yol haritası çıkarıyorum. Konseptime bağlı kalarak ikinci el pazarları, antika dükkânları ve nalburlardan çeşitli obje ve giysiler topluyorum. Bunları bir araya getirerek parçalayarak, yakarak ya da boyayarak çeşitli denemeler yapıyorum, bu sayede koleksiyonun ana hatları ortaya çıkmış oluyor.
Koral Sagular: Üniversite hayatım boyunca okuldan bağımsız olarak, işlerini sevdiğim ve etkilendiğim birçok tasarımcı ve sanatçıyla işbirliği yapma imkânım oldu. Hatta bir dönem Gucci’yle dahi ortak bir projede beraber çalışma fırsatı yakaladık. Ayrıca, okuduğum süre zarfında çok fazla materyali tanımaya özen gösterdim, işlerimde kumaş haricince birçok obje ve teknikten yararlandığımdan ötürü bu süreç benim için fazlasıyla besleyici oldu.
Koral Sagular: Özgünlük tanımlanır mı bilemiyorum. Kime göre neye göre yani. Moda gibi spesifik bir alan üzerinden gidecek olursak, tasarımda farklı konsept ve materyallerin bir araya getirilerek süregelen tasarım anlayışının bir nebze olsun alaşağı edilmesi/kırılması diyebilirim. (Gerçi konseptlerin farklı olmasına da gerek yok, bütün olay uygulama biçiminde bitiyor.)
Koral Sagular: Lisede resim okuduğumdan ötürü sanat tarihiyle alakalı sıkı bir background’a sahibim. Aslında Huis Clos’u (Türkçe çevirisiyle: Gizli Oturum) bir çemberin merkezi olarak düşünebiliriz. Diğer yardımcı başlıklar bu kitap etrafında dizili onu destekler nitelikte. Birbirinden çok alakasız gibi gözüken konuları bir araya getirip bunlar arasındaki görünmeyen bağlantıları bulmayı gerçekten seviyorum, bu yüzden sanatla da bağlantılı olarak tasarımlarımda hep bir birleştirme durumu söz konusu. Sartre’ın bu oyununun yanında Eski Türk tangoları, entomoloji ve anatomi kitapları ve Lucha libre gibi başlıklardan da yararlandım.
Koral Sagular: Türkiye’de ihtiyaç duyduğumuz imajlardan biri olsa da artık eskisi kadar popüler olduğunu düşünmüyorum, konsept olarak da biraz eskidi hatta.
Koral Sagular: Açıkçası işlediğim konuları ve yararlandığım konseptleri göz önünde bulundurduğumda bana doğru bir kelime olarak geliyor. Hatta bunun yanına tasarımlarımla ilgili olarak ‘agresif’ ve ‘homoerotik’i de yakıştırıyorum.
Koral Sagular: Dazed’de yayınlanan röportajım sonrasında çok önemli bir kaç isimden işbirliği yapmak üzere mesajlar aldım ve bunlarla ilgili olarak önümüzdeki aylarda Berlin’de büyük çekim yapmayı planlıyorum. Buna ek olarak şu dönem üzerinde çalıştığım bir print projem de mevcut, yakın bir zamanda markamı kurup istikrarlı olarak koleksiyon üretim sürecine başlamayı planlıyorum.