Bilakis almamak taraftarıyız! Biz, temel bilimlerin çok önemli olduğunu düşünüyoruz. iyi bir siyaset, tarih, mimari ya da coğrafya eğitimi… Bunlar insanı temel bakış açılarıyla donatıyor. Bizce bu eğitim üzerine uygulamalı alanda bir deneyim koymak için en iyi yöntem çıraklıktan başlanılan bir işin ta kendisi.
Evet, bizi annemizin dolabının ‘küçüklüğü’ etkilemiş olabilir! Estetik anlayışı gayet yüksek olmakla birlikte, 70’li yılların hippie felsefesi etkisiyle o dönem çok minimal bir gardrobu olan bir anneyle büyüdük. Bu da sanırım bazı ‘maximalist’ arzularımızı kışkırttı!
Açıkcası oluruna / zamana bırakıyoruz. Bu, çocukluktan gelen bir alışkanlık. İlk anın krizi hafifledikçe bir yol bulunuyor.
Bizim en önemli stratejimiz, bilmediğimiz konularda ‘biliyoruz’ dememek oldu. Yeni alanları da ‘bilene’ kadar öğrenmeye çalıştık. Bu yüzden kendi alanımız hep güvenle bildiğimizden emin olduğumuz ve iyi iş çıkarttığımız bir bölge oldu.
Babamız: Hep şapkanızı alıp çıkacak kadar bağımsız olun.
Annemiz: Kendinizden hiç vazgeçmeyin.
Bir sonraki tatilin hayali, ‘giyecek bir şeyim kalmadı’lı cümleler, ya da ‘Annemin doğum günü geliyor’ gibi bazı ailevi planlar…
Evet çünkü bu, insanların güvensizlik bölgesine giriyor. Kendine yakıştırma, kendini bir şeyin içinde iyi hissetme, kendi kendinden ilham alabilme… Aslında bu psikolojiyi yçnetmek bizim işimizin belki de en önemli parçası.
Seyahat. Hayal kurmak. Okumak. izlemek.
Çok! İkimiz de çok gözlemci insanlarız. Tatil bizim için her şeyden önce yeni bir gözlem alanı. Yepyeni insanları gözlemlemek, buradan yeni fikirlere ulaşmak bazen tatilin en eğlenceli tarafı olabiliyor.
Bunu ikimiz aynı anda aynı şekilde cevapladık! Moonlighting’deki Maddie Hayes.
Başak Kocabıyıkoğlu – Kendinden şüphe duymamak.
Defne Kocabıyıkoğlu – Öfke ile konuşmamak.