İyilik kavramının sizdeki iz düşümü?
Nejat İşler: Uzak diyarlar. 70’leri ucundan yaşamışlığım var. O zaman “iyilik” olmazsa olmazımızdı. Şimdi “kavram” olarak sorulan bir soru. Bir sürü yerde söyledim, yine söyleyeyim; iyiliğin enayilik sayıldığı zamanlardayız. Ben başka bir dünya görmüştüm. Özlüyorum.
İlayda Alişan: İyiliği tek bir anlama sığdırmak zor fakat hissiyat olarak yaptığım şey ya da içinde olduğum, içine düştüğüm durumlar anında kendimi huzurlu hissediyor olmak demem en doğrusu.
İlayda Akdoğan: Göreceli bir kavram iyilik. Kişinin hayatı boyunca yaşadığı deneyimler doğrultusunda iyi ve kötü kavramlarının oluştuğunu düşünüyorum. Kimsenin iyilik kavramı aynı değil çünkü kendi etik ve ahlaki değerlerine uygun olmayan her şeyi kötü olarak sınıflandırabilme kapasitesine sahip herkes.
İyi Adamın 10 Günü filminin senaryosunu ilk okuduğunuz ana dönelim neler hissettiniz?
Nejat İşler: Mehmet Eroğlu sevdiğim bir yazardı zaten. Bir de üstüne onun yazdığı 9.75’i çekmiştik. Bence temiz çalıştık o işte. Aynı ekip yine bir Mehmet Eroğlu getirince çok düşünmeden atladım.
İlayda Akdoğan: İlk andan itibaren çok heyecanlandığım bir proje. Bir üçlemenin parçası olmak, karakterlerin gelişimine seyircinin tanıklık edecek oluşu muhteşem bir his. İyi Adamın 10 Günü’nde erken yaşta hayatla mücadele eden, bu düzenin içinde kendine konforlu bir alan arayan, kaderini baştan yazmaya çalışan bir Pınar var. Sadık ile aralarındaki iletişim, tüm karakterlerin kendi iyilik algısı ve projenin özgünlüğü beni çok etkiledi. Pınar bu zamana kadar oynamaktan en keyif aldığım karakter!
”Hiçbir şey ve hiç kimse tamamen iyi veya kötü değil sadece bir tarafa daha yakın.”
– İlayda Akdoğan
İlayda Alişan: 10 günde sıradan bir insanın kötü bir insana dönüşme fikrini anlatacak olmak beni inanılmaz büyüledi. Çok heyecanlandım.
“Dürüst kalabilmek” ve “dürüstlüğü görebilmek” adına nasıl bir yaşam döngüsü kurmanız gerekiyor?
Nejat İşler: Sizi tanımıyorum ama dürüstlüğün ve iyiliğin, modası geçmiş “kavramlar” olduğunu düşündüğünüzü hissediyorum. En azından çevreniz size bunu baskılıyor. Yalnız değilsiniz. Klişelere güvenin, yüzyılların birikimidir. “İyiler mutlaka kazanır.” Hayvanlar ve çocuklarla deneyin dürüstlüğünüzü. Kirlenmemişler cevabı verir.
” 70’leri ucundan yaşamışlığım var. O zaman “iyilik” olmazsa olmazımızdı. Şimdi “kavram” olarak sorulan bir soru. Bir sürü yerde söyledim, yine söyleyeyim; iyiliğin enayilik sayıldığı zamanlardayız. Ben başka bir dünya görmüştüm. Özlüyorum.“
– Nejat İşler
Hangi duygu durumu her şeyi karşınıza alıp, mücadele etmeye değer?
Nejat İşler: Haksızlık.
“İyilik senin olsun, kötülüğü bize bırak.” filmin ardından en çok aklımıza kazınan cümle oldu; sizi bireysel olarak bu duygu durumuna taşıyan anlar oluyor mu? Nasıl çıkıyorsun bu ruh halinden?
İlayda Akdoğan: Aslında Pınar olduğuyere adapte olmak için kendince çözüm yolları bulmaya çalışan biri. Taktikleri etik olarak sorgulanabilir fakat bulunduğu durum onu buna itmiş. Bence bu hepimizin hayatından bir örnek. Bazen yaşadığımız olaylar bizi iyilik ve kötülük arasında seçim yapmak zorunda bırakabiliyor. Kişisel olarak ben bu arafta kaldığımda pişman olmayacağım tepkiler verebilmek için empati kurmaya çalışıyorum.
İyilik ve kötülük kardeş duygular mı?
Nejat İşler: İyi görünen biri bir sürü kötülük etmiş olabilir. Kötü görünen biri çok fazla iyilik etmiş olabilir.
İlayda Akdoğan: Biri olmadan diğerinin var olabilmesi mümkün değil. Hiçbir şey ve hiç kimse tamamen iyi veya kötü değil sadece bir tarafa daha yakın.
İlayda Alişan: İyilik ve kötülük kavramları arasında ince bir sınır var bence. Kendi iyiliğiniz için verdiğiniz bir karar bir başkasını kötü etkileyebilir ve onun açısından kötülük olarak yorumlanabilir ya da sevdiğiniz değer verdiğiniz birinin iyiliği için attığınız bir adım kötü bir karar almanıza neden olabilir. İyilik ve kötülük bu anlamda hem iç içe, yakın hem de birbirlerinden epey uzak kavramlar. Saf iyilik ya da saf kötülük olamaz. İnsan her ikisini de barındırıyor içinde. Aslında her gün bu zorlu sınavı veriyoruz düşünürseniz. Her gün seçimler yapmak zorunda kalıyoruz. Her gün iyi kalmak için mücadele ediyoruz. Kötü olmak ya da kötülük yapmak çok kolay, çok kolay bir seçim. Çabasız… Oysa iyi insan olmak için, hayatınızda olumsuz dış etkenlere maruz kalırken ciddi bir mücadele vermek gerekiyor. İyi kalmak için, iyi insan olmak için mücadele ediyorsunuz. Gece yatağınıza huzurlu ve mutlu hissederek girip uyuyabiliyorsanız o gün iyilik kazanmış demektir ama yarın yine, yeni bir mücadele bekliyor insanı. Hiç bitmeyen bir sınanma gibi. Bana kardeş gibi gelmiyorlar sadece aralarında ince bir sınır varmış gibi geliyor. Birinden diğerine evrilmek için sınırı geçmek gerek sadece.
İyi bir adam adaletin peşine düştüğünde her şey mübah mıdır? Bu yoldaki kötülükler sayılmaz mı?
Nejat İşler: Adaletin sağlanmasında bazılarımızın sevmediği yollara girilebilir. Modern adalet anlayışında “temyiz”, “istinaf”, ve buna benzer temize çekmeler bu yüzden var. Tabi gerçekten işlerse.
Siz hangisini seçerdiniz; sadık kalmak mı adil olmak mı?
Nejat İşler: Sadık olmak körü körüne inanmak gibi. Adil olmayı seçerim. Elimden geldiğince.
Romanı okuma fırsatınız oldu mu? Kitaptan filme dönüşen hikayeler bir oyuncu olarak sizi nasıl etkiliyor?
İlayda Alişan: Sadece oyuncular değil her izleyici okuduğu romanın filmini çeker kafasında. Tahayyül eder… Atmosferi, karakterleri, görünüşlerini, giyinişlerini, mekanları… okurken izler, izlerken hisseder, hissederken bir karakterle bağ kurar ve o roman onun için özel olur. O’na özel olur. Oysa okuduğu romanın filmini izledikten sonra çoğu izleyici hayal kırıklığı yaşar. Çünkü kafasında çektiği, hayal ettiği kendi filmiyle izlediği filmi bağdaştıramaz. Bunun nedeni okuyan her bir bireyin hayalinde kendine özel, benzersiz, biricik yaratıcılığını kullanması. Aynı yönetmenin hikayeyi yorumlaması gibi…. Hepimizin yorumu birbirinden farklı. Okuduğumuz roman bir yazarın hayal ürünü, izlediğimiz film de bir yönetmenin yorumu. Bende ise şöyle oluyor; okuduğum romanın atmosferini arıyorum filmde, diyaloglardaki samimiyeti, karakterler arasındaki duygusal bağları ve çatışmaları… Yazarın bana sunduğunu yönetmen nasıl hayal etmiş ve yorumlamış, oyuncuları nasıl yorumlamışlar, sanat yönetmeni, kostüm ekibi, ışık, kamera ekibi…. Bu bir ansambl çalışması. Yazar bir hikaye anlatır, yönetmen hayalini ekibiyle paylaşır. Bu hikaye ve hayal de izleyiciyle buluşur. Aynı hikayeyi bir başka ekip filmleştirse ortaya başka bir hayal ve yorum çıkar. Benim için önemli olan okuduğumda yazarın bana sunduğunu film de sunabiliyor mu? Eğer bunu başarıyorsa mutlu bir okuyucu ve izleyici olarak çıkarım salondan.
” Her gün seçimler yapmak zorunda kalıyoruz. Her gün iyi kalmak için mücadele ediyoruz. Kötü olmak ya da kötülük yapmak çok kolay, çok kolay bir seçim. Çabasız… Oysa iyi insan olmak için, hayatınızda olumsuz dış etkenlere maruz kalırken ciddi bir mücadele vermek gerekiyor.“
– İlayda Alişan
Talents Nejat İşler, İlayda Alişan, İlayda Akdoğan
Creative Direction & Interview by Duygu Bengi
Fashion Director Burak Sanuk
Director Deniz Bilgi / PPR Istanbul
Video Team Toprak Aşık, Lütfü Targaner
VFX Team Can Yüzlü, Yağız Mehdiabbas
Art Director Ecem Tungaz
Fashion Editor Umut Sımsıkı
Hair Talat Kıvrak
MUA Aslı Bilge
Editor Yağmur Yıldız
Producer Zeynep Aldemir
Gaffer Okan Ataş
Creative Team Hatice Dilek, Cem Ekin Erçevik, Murat Kıvık
Fashion Team Tuğba Kır, Orman Elahiparast
Make-up Assistant Ömer Delibaş