Aslında içimde Penny Darko çok uzun zamandır var ve kendini resimle ifade ediyordu. Artık bir sesi de oldu. Karanlık, bıkmış, kırılgan ama aynı zamanda saldırgan ve korkusuz.
Hepimiz uzun süredir kaçınılmaz bir kapanma sürecindeyiz. Bu süreç seni nasıl etkiledi?
Uzun yıllardir ilgim vardı müziğe ama asla vaktim olmadı başına oturmak için ve karantina bunun için en uygun zamandı. Tüm gün evdeyiz dolayısıyla ben de Garageband’de müzik yapmaya başladım. Saatlerce kulaklıklarımı takip telefon ekranından günümün yarısını Garageband’e ayırır oldum. Sonrasında mükemmel bir insanla tanıştım ve sabırla bana Ableton öğretti: Agency666 (Arda Genç). Günde bazen 6 saat oturuyordum bilgisayar başında. Yaptığım her şeyi dinletip, Arda müzik yaparken izleyerek, dinleyerek kendimi geliştirmeye çalışarak geçirdim karantinayı. Bu proje tüm bu zamanda benim Ableton’i öğrenme açlığımla full üreterek süper verimli geçti ve gelişti. Ve Penny Darko doğdu.
Ürettiğin müziğin Birce Kirkova’nın renkli kişiliğine zıt karanlık bir aurası var. Penny karanlık bir karakter mi?
Aslında Penny Darko’nun Birce Kirkova’dan pek bir farkı yok. Resimlerim de çok karanlık. Rengarenk resimlerimin altında hikayelere ve karakterlere daha yakından bakıldığı zaman, hepsi ya mutsuz, ya dalga geçer bi haldeler ya ağlıyorlar, ya bir yerleri kanıyor. Gülerken ağlayan karakterlerim çok var mesela. Genelde resimlerimi rengarenk çizdiğim için böyle bir algı oluşuyor. O renkler benim genel olarak toplum içinde taktığım maskem oluyor. “Güçlü olmam lazım” “her zaman gülümsemeliyim” gibi. Aslında içim de Penny Darko çok uzun zamandır var ve kendini resimle ifade ediyordu. Artık bir sesi de oldu. Karanlık, bıkmış, kırılgan ama aynı zamanda saldırgan ve korkusuz. Penny Darko benim bu karanlık tarafımı en iyi ifade edebildiğim halim. Çok seviyorum Penny’i.
Bu proje kafanda nasıl şekillendi ve gerçekleştirmekte ne gibi adımlar izledin?
Sürekli çalıştım. Çok fazla müzik dinledim. Ben nasıl bir müzik yapmak istiyorum öncelikle bunu aradım. Ableton’i öğrenmeye başladıkçaysa günden güne, “Ben de müzik yapmak istiyorum, kesinlikle bi EP’im olmalı” diye söylenmeye başladım zaten. Sonra bir gün “Donnie Darko” izledik. Benim 20. izleyişimdi ve bir anda “Penny Darko” ismini buldum. Producer adımı bu sayede bulmuş oldum. Bu beni baya gaza getirdi. Sonrasında sürekli çalışıp dinleyip bu oldu bu olmadı vs derken en sonunda “psychotable” parçası çıktı ortaya ve bu EP’yi yapmak için ilk parçamla ilk adımı atmış oldum. Mart ayında ilk olarak 2. Single’im “basstable” çıkacak. 4 parçadan oluşan “ The Room” isimli EP’im ise mart ayında “Psychocharmant Records” tan çıkıyor.
Bir dışavurum olarak technoyu tercih etmiş olman bize seninle alakalı neler söylüyor?
Enerjisi yüksek, karanlık, deneysel,değişken sesleri ve süprizli parçaları her zaman fazlasıyla ilgi çekici bulmuşumdur. Psytrance tınıları olan ve techno’yu birleştirdiğim bi tarzım var. İleride Darkpsy ve Psycore parçalar da yapmak istiyorum. Yoğun olarak bu tarzlar üzerinde çalışıyorum şu an. Benim hayat hızıma çok fazla uyuyor. Ben zaten yerinde duramayan ve sürekli bir şeyler yapan bir insanım ve çok değişken ruh hallerim vardir. Bence EP çıktığında benim enerjim ve hızım dinleyecilere geçecektir. EP’de Psytrance esintilerini duyacak dinleyenler zaten.