Gatlif’in 2017 tarihli Fransa, Türkiye ve Yunanistan ortak yapımı filmi Djam genç ve kendi dünyasındaki, filmle aynı isimli, karakterimizin babası tarafından İstanbul’a eksik bir gemi parçasını bulmak adına yollanmasıyla açılıyor. Bu yolculuğun etrafında pek çok farklı insana, hikayeye ve kültüre temas eden film aslında Djam’ın başka başka hikayelere temas etmeden ve içine dahil olmadan var olamayacağı kendine has dünyasını anlatıyor bize.
Yönetmenin filmografisinde koruduğu samimiyet ve gerçek hayatlarla sinemanın fantezi dünyası arasında kurduğu dengeli anlatısı Djam özelinde de mevcudiyetini koruyor. Djam’ın karakteri, yolculuğunda denk geldikleri ve geçtiği mekanların, ve tabii ki İstanbul’un dokusu tüm gerçekliğiyle verilirken Gatlif’in kendine has müzikal tonlardaki daha rüyasal ve romantik sahneleri de bize bu gerçekliğin içinde hikayenin gidişatını bozmadan veriliyor.
Djam’ın yolculuk hikayesi içine gizlediği mültecilik konusu ve bu konuya yaklaşımı ise filmin belki de en can alıcı noktalarından. 2010’ların son dönemlerine doğru ve günümüzde de hala sinemada, hatta hemen her sanat mecrasında, sıkça işlenen konu aslında tıpkı anlatıların otantik dillere oturtulmaya çalışılması, etnik köken ve farklı kültürlerin daha görünür hale gelmesi konusunda olduğu gibi gerçekliğini ve hassaslığını göz ardı ederek insanların adeta bir zorundalık hissiyle ele almaya başladığı bir konuya dönüşmüştü. Gatlif’in Djam’daki rotasını Suriyeli mültecilerin rutin olarak izledikleri rotanın üzerine kurması ve aslında üzerine çok fazla bir söz söylemeyi gerektirmeden, yapmış olmak için yapmadan ya da romantize etmeden konuya politik doğruculuğun ya da melodramın çok daha ötesinde ve güçlü bir bakış atmamızı sağlıyor.
Gatlif’in bizi çıkardığı yolda danslarımıza, kahkahalarımıza ve yakarışlarımıza eşlik eden soundtrack listesini dinlemek için linki takip edebilirsiniz!