Gençlik döneminde kendisini tiyatro ile keşfedenlerden Hazar, “Her ergen gibi tuhaf bir zamandan geçiyordum, aşırı hırçın ve mutsuzdum. Bir tavsiye üzerine Lefkoşa Belediye Tiyatrosu’na gittim. Gidiş o gidiş, hayatım değişti.” diyor. Tiyatro sahnesini “İlk defa yargılanmadığım, saçmalama özgürlüğümün olduğu ve tamamen olduğum gibi sevildiğim bir yere gitmiştim.” olarak tanımlıyor. Tüm bu doğal akış oyunculuğa bir Derviş Zaim filmi ile başlamasını sağlıyor. İddialı olmasa da başarısının farkında olduğu o dönemi “İnanılmaz heyecanlandım çünkü özgüvensiz bir çocuktum. Beni seçmiş olmasını benim başarım olarak algılıyordum ve başardığıma inanamıyordum bir türlü. Film çekimlerinin son gününde bile hala inanamıyordum.” diye anlatıyor Hazar. Tiyatro ile tanıştıktan sonra konservatuara girmeyi kafasına koymuş ve iki sene hazırlandıktan sonra İstanbul’a gelip sınavlara girmiş. “İyi ki bu şehire gelmişim.” diyor Hazar, İstanbul’u hayatın ta kendisi gibi tanımlıyor: “Hayatta da bir sürü acı kötü, neler yaşanıyor, yine de yaşamak her şeye rağmen çok güzel ve kolay vazgeçilebilir bir şey değil. İstanbul da öyle. İçinde var olan, tanık olduğumuz bütün acılara rağmen, bu kadar tahrip edilmesine rağmen çok çok güzel.”
“Yaşamın kendisi gibi” diye tanımladığı oyunculuk, Hazar için hayatının merkezinde! “Bu işi yapmasaydım başka ne iş yapabilirdim bilmiyorum.” diyor. Oyunculuğun getirdiği merak duygusu onun hayata bakışıyla da örtüşüyor.
Oyunculuğu kadar seçimlerinin de başaralı, doğru olduğuna inanıyoruz. “Bir senaryou değerlendirirken öncelikle karaktere ve hikayeye bakarım. Karakterin bir derdinin olmasını önemserim.” diyor, sanırım bu yüzden sonuçlar da oyunculuğu kadar kusursuz oluyor.
Ard arda gelen başarılı diziler ve filmler içerisinde birbirinden çok farklı karakterler arasında geçerken Hazar, “Geçiş dönemleri benim için zor oluyor. Yeni bir karakter oluşturma sürecinde uykularım kaçıyor.” diyor.
Emre Erdoğdu’nun yazıp yönettiği yeni filmi “Kar” gerçeği arayan ve bulamayan, bu süreç içerisinde dibe vuran insanların hikayesi. Bu filmde, “Müzeyyen” karakterine hayat veriyor. “Asla unutamayacağım karakterlerden biri oldu. Çok severek çalıştım ama çok sancılı bir süreçti. Müzeyyen saldırgan bir kız ve onun saldırganlığına bürünmek benim için tahmin ettiğimden daha zor oldu. Çok enteresan ve zorlayıcı bir süreçti. Filmi heyecanla ben de bekliyorum.” diyor.
Sosyal medya ile iyi olarak tanımlayabileceğimiz bir bağı olsa da “Bir süredir gündemi takip etmemeye çalışıyorum.” diyor Hazar, hepimiz gibi okuyacaklarından korkuyor. “Sosyal medya çıktığından beri asla eski mutluluğuma erişemedim. Çünkü insan ne kadar çok bilirse o kadar çok korkuyor, kirleniyor, yıpranıyor. Bilmemenin mutluluğunu yakalamaya çalışıyorum.” diyor. Sosyal medyanın işi için ne kadar önemli olduğu gerçeğinin de farkında. Hassas hali oradaki yorumlarla olan etkileşimini arttırsa da “İyi eleştiri fazla gaza getirir hızı keser, kötü eleştiri morali bozar hızı yine keser.” diyor ve ne yargılamadan uzak ne de kendinden uzak durmadan takip etmeye çalışıyor bu dünyayı.
“Yargılanmaya açık bir meslek olması aşırı savunmasız pozisyona düşürülüyor olmamız, oyunculukla ilgili en büyük handikaplardan biri.”
Son zamanlarda izlediği Rose Water’dan oldukça etkilendiğini anlatıyor, Londra’da yaşayan bir muhabirin görev için İran’a gitmesi ve orada tutuklanma sürecini anlatan film için “Bir anne ve çocuğunu yalnız bırakmak mı önemlidir yoksa vatan hainliği mi önemlidir gibi sorular barındırıyordu ve çok güzel bir filmdi.” diyor.
Dizi ve film yoğunluklu olan kariyeri için çıkış noktası olan tiyatronun hayallerini kuran Hazar, “Ne zaman olur nasıl olur bilmiyorum ama bunu yapacağım. Tam olarak ihtiyacım olan şeyin kendimi hırpalamak ve beslemek olduğunu düşünüyorum. Aradığım tatminin de tiyatroda olduğunu biliyorum.” diyor.
Kalkar kalmaz sert kahve içerim, yüzümü Clarifex ile yıkarım ve yarım saat elimden geldiğince kimseyle konuşmam.
Tabii ki kahve.
Hellim.
Dana bonfile, manda yoğurdu ve çoban salata.
Meryl Streep.
Jon Steward’ın yönettiği “Rose Woter” filmini izledim. Çok etkileyiciydi.
“Köprüden Görünüş” muhteşemdi.
Pulp Fiction – Girl You’ll Be a Woman Soon.
“Kurtlarla Koşan Kadınlar,”
Twitter.
Based İstanbul, Pulbiber.
Bu aralar dizi izlemiyorum.
Amores Perros.
While My Guitar Gently Weeps.
80’ler.
Instagram.
Deri ceket.
Evet crossfit yapıyorum.
Zerrin Tekindor ve Meryl Streep.
Masanın kenarına konulmuş bardak konulamaz mesela. Nerede olursak olalım onu iterim çünkü o bardak muhakkak düşer.
Olayları olduğu gibi kabullenmek.
Galiba en çok kullandığım kelime “özür dilerim”.
Leon filmindeki Matilda’nın elinde saksı ile Leon’un yanında yürüdüğü sahne.
Harry Potter serisi.
Instagram.
Rimel Neffati adında kendini fotoğraflayan ya da çizen oldukça genç bir sanatçının eseri.