3 yaşından beri fotoğraf çeken Deniz; “İlk makinemi anneanneme aldırmak için ne kadar ısrar ettiğimi hala konuşurlar.” diyor ve o günlerden beri fotoğrafa her zaman büyük bir ilgi duyduğunun altını çiziyor. Sosyal mecraların hızla güncellediği görsel hafızamızda İstanbul kadar sihirli bir oyun alanını seçen Deniz, “eski ama sürprizli” olarak tanımladığı İstanbul’dan ilham alan fotoğraflarını; “herkesin gördüğü ama dikkat etmediği garip anları yakalamaya çalıştığı” bir sürecin ürünü olarak tanımlıyor. Fotoğrafın ayrıştırıcı unsurunu “Görmeye alışık olmadığım bir şeyleri bana gösteriyor olması gerekir.” diye tanımlayan Deniz’in görsel dünyasındaki incelikler iyi bir gözlemci olmasının bir parçası. “Fotoğraflardan nasıl görünüyor bilmiyorum ama aslında insanlarla çok kolay iletişim kuran biri değilim. Uzakta durmayı ve gözlem yapmayı seviyorum. Olan biteni izlerken değişik bir şeyler görünce çekiyorum ve yoluma devam ediyorum.” Günde ortalama 30 bin attığı İstanbul sokaklarında enteresan detayları yakaladığı kadrajına sözü bırakarak devam ediyoruz.
Tutku ile ilham arasında nasıl bir bağ var?
Son zamanlarda; hayal kurabilmek ne kadar mümkün?
Bir sanatçının en büyük korkusu nedir?
Gücü nasıl tanımlarsın?
İstanbul’u yaratım sürecinin merkezine almak seni ne kadar zorluyor?
“Modern” zamanda aşık olmak?
“Arabesk” sıfatı seni korkutur mu?
Bizi çocukluğundaki İstanbul’a götür.
2023 şu zamana kadar nasıl geçiyor?
Interview by Duygu Bengi