Berk’in görsel dünyasının biyografik bir akışı var. Teknik bir tutumla değil hislerine büyük alan açarak yarattığı imgelerinin üretim pratiğini şu sözlerle özetliyor; “Gittiğim şehirlerde ve özellikle yaşadığım şehir İstanbul’da uzun mesafeli yürüyüşler yaparak etrafta karşılaştığım nesneleri topluyorum ve olayları gözlemliyorum. Bu nesneleri bir sonraki fotoğrafımın malzemesi, öznesi olarak kullanıyorum. Şahitlik ettiğim olaylar ise bir sonraki fikir için bir çıkış noktası olarak var olabiliyor. Bir şekilde sindirmekle ilgileniyorum. Farklı zaman ve mekanlara ait nesnelerin sokakta bulunduğu anlar ile kapalı ve özel alanlarda bulundukları anlamlar arasında fotoğraf aracılığıyla bir tür kavramsal yaklaşım geliştiriyorum diyebilirim. Bu yaklaşım, nesnelerin kendi arasındaki etkileşimi, tutumları, potansiyelleri, cinsiyet politikalarını ve bence daha birçok şeyi ortaya çıkarıyor. Fotoğrafın sosyal strüktür olarak bir karşılaşma alanı ve yüzeyleri hakkında düşünüyorum.”
Umut kavramı hayatında nasıl bir alan kaplıyor?
Hayal mi gerçek mi?
İstanbul’un kaotik yapısı üretim sürecini nasıl etkiliyor?
Son zamanlarda nasıl hissediyorsun?
Bireysel motivasyonunu kaybettiğin zamanlarda, yeniden başlama gücünü nasıl buluyorsun?