Milano Moda Haftası’nın 2. günü geride kaldı ve havadaki büyü hissedilmeyecek gibi değl. Hugo Boss, SS’25 defilesini nötr tonlarda, sofistike ancak zahmetsiz siluetleri vurgulayan bir koleksiyonla karşımızda. Markanın modern lüks anlayışını gözler önüne seriyor. Geleneksel sartorial ustalık ve modern gündelik estetik ile mükemmel bir füzyon içinde 55 lookla hayata geçti. Kelimelerle ifade etmek zor ama koleksiyondan güçlü bir matcha tadı alıyoruz.
Zamansız, modern ve her haliyle zarif. Geleneksel olarak şık takım elbiseleri ve kurumsal çekiciliğiyle bilinen Hugo Boss, daha çok yönlü bir yaşam tarzına odaklanan gardıroplara doğru kaymaya devam ediyor. Cinsiyet ayrımı gözetmeyen silüetler, yumuşak terzilik ve gündelik katmanların dahil edilmesi, daha kapsayıcı ve çağdaş bir kitleye hitap ediyor. Kusursuzluk ve terziliğin DNA’sı bozulmadan kalırken, marka sofistikeliğin aynı zamanda rahat, konforlu ve zahmetsizce şık olabileceğini göstererek lüks ve konforun kesiştiği noktada Hugo Boss için yeni bir sayfa açıyor.
Defilenin atmosferi, koleksiyonun temel kimliğinin vurgulanmasında bütünleyici bir role sahip. Set tasarımının dingin yaklaşımı, koleksiyonun renk paletiyle mükemmel bir uyum sağlayarak iki yarıyı bir bütün haline getiriyor. Doğal yeşillikler ve tarihi mimari ile çerçevelenen set, koleksiyonun organik sofistikeliğe odaklanmasını daha da güçlendiren sakin bir zemin olarak duruyor. Bu sinerji net bir mesajı da beraberinde getiriyor: Hugo Boss, şıklıkla kodlanmış smart casual’a yeni bir soluk getirmeye hazır.