huzursuz bir optimist

UnframedJuly 23, 2024
huzursuz bir optimist

Esra Gülmen, sanatın evrensel, bütünleştirici ve sınır tanımaz olduğunun kanıtı olan hikayesi ile karşımızda. Bahara göz kırpan dingin bir günde, Berlin’de, Esra’nın stüdyosunda başlıyoruz güne… Etrafımızı saran eserleri ise dünyanın birçok yerinde farklı galerilerde, müzelerde gösterilen hepimizin paylaştığı insani duyguları en yalın şekilde ele alıyor. Esra, maddi-manevi tüm benliğini ortaya koyduğu bu işlerle hümanizmin altını çiziyor. İçinde bir yerlerde gizlenen Esra’yı gerçekleştirmek, kaygılarından sıyrılmak bazen de dış dünya ile iletişimini en üst seviyeye taşımak… Öyle büyük ve iddialı bir yerden değil olağan çabasızlığı ile kendini anlatmak Esra’nınki… İşleri de bu yüzden bambaşka personalara dokunuyor, adım adım yayılıyor. Hikayeyi biraz daha başa saralım…

Sanatın mesleğine dönüşeceğini ne zaman anladın?

ESRA: Ailem, çocukken benim müzikal sanatçı olacağımı düşünüyormuş, ilkokul öncesinde düğünlerde şarkı söyleme, okul başladığında tahta önü konserleri… İlkokul öğretmenimin resim yeteneğimi fark etmesi ile sürekli girdiğim yarışmalar… 

O döneme ait aklında kalan bir anı var mı?

ESRA: İlkokul yıllığında şöyle yazıyor; “Esra büyüyünce başarılı bir sanatçı olacak.” İlkokul öğretmenim Murat Kaya’ya bana inanıp hep desteklediği için buradan teşekkür etmek isterim. 

Sanat, ilkokuldan beri hep hayatında olmuş ama güvenli alanını buluncaya kadar kendisine yer aramış sanıyorum ki… Güven senin hayatındaki en önemli değerlerden birisi. Bu süreç nasıl evirildi?

ESRA: Benim güven problemim var, kendimi güvende hissetmem için çalışmam şarttı. 

Almanya’ya taşınma sürecini de daha güvenilir bir yerden gerçekleştirmek üzere yeteneğini kreatif endüstrilerin ajans tarafı ile realize etmek de stratejik bir geçiş dönemiydi. 

ESRA: Oturma iznini almak için ben güvenli alanımı oluşturup ilerlemek istedim. Ama o konforlu alanı geride bırakmam ve kendimi gerçekleştirmem gerekiyordu. 

İkililiğin senin hayatında fazla bir alan kaplayamayacağına inanıyorum.

ESRA: Kendime dürüst olmam gerekiyordu. 

Esra Gülmen olmak mı daha zor, Esra kalmak mı?

ESRA: Kendimle yaşamak bana genellikle çok zor geliyor. Kendim olmak dışında da bir opsiyon tanımadım kendime. 

Esra kalmak konusunda oldukça başarılısın.

ESRA: Beni burada dinamik tutan şey değişimin içinde kalabilmek. 

Kendini korumayı bireysel bir zafer olarak yorumlayabilir miyiz?

ESRA: Hadi, yorumlayalım lütfen. Ama bir yandan herkes onaylanmak takdir almak ister.

Sen de etrafından onay bekleyen Esra’yı birçok zafere taşıdın… Bonn Bundeskunstalle’de iki ayrı sergide işlerin sergileniyor. En güncel gelişme sanıyorum. İşlerinin her geçen gün daha evrensel bir kimlik kazanmasının ardında hepimizin yakından tanıdığı duyguları en yalın dilde anlatabilme gücünün olduğu şüphesiz. Günlük hayatında da bu kadar yalın olabiliyor musun?

ESRA: Hem yalınım hem çok karmaşığım. 

Net olmak güçlü yanın ve bunun da farkındasın ama yüksek sesle söylemeyi değil göstermeyi tercih ediyorsun.

ESRA: Aslında kafam çok karışır. Keşke hep işlerimdeki gibi net olabilsem. Bir de sanki işlerim kendisiyle daha mutlu gibi. Ben öyle değilim.

Sen iyi bir gözlemci, iyi bir anlatıcısın. Sanatındaki gizli gücünün, iletişim yetilerinde saklı olduğunu düşünüyorum. Esra’yı yalınlaştırma yolculuğun özgün bir sanat diline dönüşüyor. 

ESRA Günlük hayatımda her şeyi gereksizce irdeleyen biriyim. Ama bunu daha çok karar verdikten sonra yaparım. Karar vermekte hızlı ve netim, ama sonra bununla mutlu olmamak için bin bir oyun yaparım kendime ve sonunda hiç rahat edemem. İşlerimde de aynı şekilde, bu overthinking kısmını es geçerek iş yapmaya çalışıyorum, aksi halde asla hız alamam. Ama iş bittikten sonra fazlaca sorguladığım ve şüpheye düştüğüm çok olur.

Bu da bir sonraki işine kapı aralıyor sanırım. Etrafından onay bekleyen o Esra’ya zaferler kazandırıp bir sonraki zaferi için adım atıyorsun. Burada izleyici unsuru ne oranda bir etken oluşturuyor? Sosyal medya, senin yolculuğunda nasıl bir alan kaplıyor?

ESRA: İşlerinizi küresel bir kitleye ulaştırmak için geleneksel kanalları atlayıp izleyici ile birebir bağlantı kurmanız lazım. Potansiyel iş birlikleri için de sosyal medya kullanımı oldukça etkili. Ama bu her sanatçının pratiğine uymayabilir. Tek bir doğrunun olduğuna inanmıyorum ama genel anlamda sosyal medyanın, doğru kullanıldığı sürece, pozitif getirileri olduğu aşikar. Bağımsız sanatçılar için özellikle.

“İşlerim kendisiyle daha mutlu gibi. Ben öyle değilim.”

-Esra Gülmen

Ortak kanı senin sosyal medya dilini çok iyi oturttuğun yönünde. 

ESRA: İnan, ben de çok zorlanıyorum aslında. İşimin bir parçası olarak görüyor, akıllıca kullanmaya çalışıyorum. Çokça rahatsız olduğum anlar, hemen silmek istediğim gönderiler ve hikayeler oluyor ama oradaki Esra’nın farklı bir personası olması önemli. 

Esra’ya sosyal medyada ne kadar alan var? 

ESRA: Onu en az şekilde paylaşmaya çalışıyorum. Ama çok da dikkatli hareket ettiğim söylenemez. Dürtüsel bir insanım. 

Yazdan beri Türkiye’de bir galeri ile çalışmıyorsun. Bağımsız bir sanatçıyı sektöre neler bağlar? Kendini nasıl ifade ediyor, kitleni nasıl güncelliyor ve koruyorsun? 

ESRA: Almanya’da iki galeriyle ve birkaç küratörle çalışıyorum.  Bonn Bundeskunstalle’de iki ayrı sergide tahterevalli işlerim sergileniyor. Birinin açılışı bu hafta diğeri ay sonu. Bu hafta ayrıca müzede atölye çalışmam olacak, heyecanlıyım!

Bu yaz boyunca Köln’de başka bir müzenin dış mekan galerisinde bir sergim olacak, yine sansür meselesiyle ilgili, ama hala üzerinde çalışıyorum. 2025 kışını Meksika, Guadalajara’da geçireceğim, orada Plataforma’da kişisel sergim olacak baharda ve hazırlık süreci için bir süre olacağım. Yakın geleceğe dönersek; Temmuz’da Marvy Atelier’de de sergim olacak.

Beyaz kanvastan çıkan ve çizgi dışı enstalasyonlara dönüşen işlerindeki bu dönüşüm nasıl bir yaratım sürecinden geçiyor? 

ESRA: Biliyorsun güzel sanatlar fakültesinde iç mimarlık okumuştum. Ama iki boyutlu görsel dünyada kaldım bir süre. Bana o iyi geldi. Sonra yüzeyde kalan işlerim, boyutlanmaya ve kavramsal olarak derinleşmeye başladı. Şimdi ise biraz daha boyutlanmak, izleyiciyi de bunun içine dahil eden interaktif isler üretmek beni heyecanlandırıyor. Alana özgü işler yapmayı da çok seviyorum. Şu anki çalışmalarıma bakınca aldığım eğitimin meyvelerini topluyorum gibi hissediyorum. Güzel sanatlar öncesi 1 yıllık Amerikan edebiyatı eğitimi, sonra uzun soluklu bir reklam ajansı dönemi, 4 farklı ülkede yaşama, geldiğim konservatif çevre, göç, entegrasyon, bireysel uyumlanma sürecim ile tüm bu deneyimlerin harmanlandığı bir dönemdeyim.

Peki tüm bu çok seslilik içerisinde “kazanmak” senin için neyi ifade ediyor?

ESRA: “Kazanmak” kelimesi beni nedense strese sokuyor. Huzursuzluğu ifade ediyor bana, fazla rekabetçi bir kelime gibi. Kazanmış olma hali, tabii ki güzel ama. Uzun çalışma saatlerinin, emeğin sonucu olarak. Bana göre, “kazanmış-The Winner” olmanın kazanmakla pek ilgisi yok.

Bu ruh hali üretkenliğinde nasıl bir iz bırakıyor. Bir şeyin iyi gidiyor olması bir zafer sarhoşluğu değil de bir sonraki adımın kaygısı ile geliyor. Esra Gülmen tüm o kaygılarıyla daha üretken ama bundan nasıl sıyrılıyor?

ESRA: Kaybetme duygusunun getirdiği o hüzne çok tutunmadan “demek ki” kısmına daha çabuk geçebiliyorum. Ben huzursuz bir optimistim.

Esra Gülmen, hayatın tüm katmanları içerisinde kendisi olmayı başarabilenlerden kültürel farklılıklar, coğrafi sınırlar ya da değişen koşullar… Kendisini korkusuzca ifade edebilecek alanları yaratmaktan çekinmeyen yapısı. Kaygılarını toplumsal bir sese dönüştürebilen dili ve kafaya takmadığı zamanlardaki kazanma duygusu ile Esra, bizim için içerisinde olduğu her koşulu kazanan olarak ardında bırakabiliyor. Berlin’de başlayan sohbetimize; New York, İstanbul ve İzmir eşlik ediyor. Bugün İzmir-İstanbul hattında gördüğünüz kapak tasarımı üzerine konuşuyor; bir kez daha kendimize soruyoruz, gerçekten kazanan olan kişinin kazanma süreci ile ne kadar alakası olabilir…

Interview by Duygu Bengi

Photographed by Maria Camilla Ruiz Lora

From Based Istanbul N°43 – The Winners Club Issue. “For us, winning is deciding to embark on a journey. Ask yourself aloud: If this is a race, who else but me can make the rules? Welcome to the winners club!” Buy your copy now!

Author: Based Istanbul

RELATED POSTS