Ayşe Deniz, aklınızda canlanan piyanist kalıplarını yıkıyor, durup düşünmenizi sağlıyor. Piyanonun ihtişamlı yüzünü bir kez daha gösteriyor. Tek başına bir orkestra yarattığı performansları, sürprizlerle dolu… Nirvana’nın Breed’i ve Pink Floyd’un Another Brick in the Wall’u onun çalmaktan en keyif aldığı parçalar. Müziğini beklenmedik nüanslarla birleştirmek, biraz daha heyecan katmak istiyor. Ruhunun rock, tonunun klasik olduğuna eminiz. Piano City Milano’nun ardından yakaladığımız Ayşe Deniz’i yakından tanımak için heyecanlıyız…
“Risk alarak farklı bir görüş sergilemek, herkesin yaptığını taklit etmekten çok daha önemlidir.”
Çalmaya ilk başladığımdan beri piyanoya kariyer olarak baktım… Sanırım, buna ilk karar vermem 7 yaşında Chopin Waltz çalınca oldu. Hızlı ilerleyince, daha çok çalıştım ve olanaklar açıldı önüme. Annem, babam ve piyano öğretmenlerim eğitimimi çok ciddiye aldı. Hep birlikte takım olduk. Bir sanatçının arkasında emek veren insanlar var.
Klasik müzik sessiz, sakin bir tarz değil… Enstrümanın kapasitesini sonuna kadar zorlayan ve inanılmaz enerji dolu klasik eserler, rock müziğin ruh babalarıdır. Pink Floyd düzenlemelerim de buradan yola çıktı. Macar besteci Franz Liszt’in 200. yıl dönümü anısına onun tarzında bir uyarlama hazırladım. Amacım aynı platformda iki farklı yüzyılın çılgın icracılarını, bestecilerini, piyanonun gücüyle birleştirmek. Nirvana Projesi de bu ana fikir ile oluştu.
Ekin sayesinde vücudumu sahnede daha ifadeli ve rahat kullanmayı, Ivan sayesinde de elektronik beatler ile piyanonun dengesini kurmayı ögrendim. İkisi de inanılmaz yetenekli arkadaşlarım. Umarım birlikte daha fazla icra ederiz. Şu aralar Nirvana Project’i solo olarak çalıyorum, ayrıca Nirvana Classical diye isimlendirdiğimiz akustik (unplugged) versiyonu da iTunes’da çıktı!
Şu an bir albüm çalışmasına başladım. CD’de bir piyano playlisti; içinde Beethoven’dan Coldplay’e, kendi bestelerimden türkülere kadar uzanan çeşitlilikte eserler var. Tek ortak noktaları kısa piyano eserleri olmaları. Yani değişik müzik tarzlarını seven insanların rahatlıkla dinleyip sıkılmayacakları bir albüm. Aynı zamanda anılarımı yazdığım bir blog açmayı planlıyorum!
Bunun amacı rock grubundaki enstrümanları piyanoyla taklit etmek. Mesela gitar sesi çıkarmak ya da distortion yaratmak gibi… Çocukken keman çalmayı çok istemiştim ama enstrümana konsantre olmam için başlatmamışlardı. Orta okulda perküsyon çaldım ama sınıf bandosunun bir parçası olarak. Şu an başka bir enstrüman çalmıyorum, piyano tek başına bir orkestra gibi!
“Amacım aynı platformda iki farklı yüzyılın çılgın icracılarını, bestecilerini, piyanonun gücüyle birleştirmek.”
9 yaşında ilk defa orkestra ile JS Bach’ın 5. Klavye Koncertosu’nu çalacaktım. Başa eşlik edecek orkestra üyeleri benim 4-5 katım yaşlardaydı. Konser öncesi salonda seksek oynamıştım, perküsyon aletlerini denemiştim. Konserde ise 30- 40 yaşlarındaki yetişkin insanların çaldığı bu muazzam eseri seslendirmenin heyecanı ile kavrulmuştum!
Konser öncesi 1 hafta kendimi eve kapatırım. Tüm sosyal aktivitelerimi durdurup piyanom ile başbaşa kalırım. Konser gününden önce kalkıp çalışırım, sonra uyurum. Proteinli bir şeyler yiyerek provaya giderim. Sahne arkasında ısınıp çıkarım.
Bence her stilin birbirinden örnek alacağı elementler var. Bu müzikte de modada da geçerli. Risk alarak farklı bir görüş sergilemek, herkesin yaptığını taklit etmekten çok daha önemlidir.
Röportaj: Duygu Bengi
Fotoğtaf: Ämr Ezzeldinn
Moda Editörü: Işıl Gün
Video: Sergi Planas