Kendini ifade etmenin en güçlü yöntemlerinden biri olan moda, Ryan Chappell’in dünyasında ne gibi yansımalara sahip?
Ryan Chappell: Sanırım her zaman yeniliğe ve değişim ihtimaline yönelik bir merakım oldu. İnsanın kendini ifade etmesini büyüleyici bulmakla birlikte, sadece giysi üretme becerisine değil, hayallerin onlara eşlik edecek şekle getirilmesine de değer veriyorum.
Sizce bir fotoğrafın güçlü olmasını sağlayan unsur nedir?
Ryan Chappell: Bir fotoğrafın gücünün tek bir unsurdan kaynaklanmadığını söyleyebilirim. Asıl sihir, bir araya getirilmiş elementlerin kombinasyonu bir araya geldiğinde ortaya çıkıyor. Bence bir imajı güçlü yapan en önemli unsurların biri, modelin aksettirdiği niyet ve karakterin varlığı. Bu aktarımın yollarından biri, örneğin dokunuşu, sesi, kokuyu, düşünceyi “görmek” olabilir çünkü tüm bunlar görsel deneyimi yeniden doğrular, böylece insanlar tekrar bakar ve imaj ilgi çekici ve güçlü hale gelir.
Kampanya ve defile çekimleri ile moda dünyası için etkileyici görseller yaratıyorsunuz; bu görsel hareketi oluşturmanızı sağlayan en önemli unsur nedir?
Ryan Chappell: En önemli unsur, geriye çekilip kişisel zevklerimin ötesindeki resmi ve vizyonu görebilmek ve istenileni iyi anlamak bu sayede proje daha etkileyici bir sonuç verecek şekilde yönetilebilir. Ben moda tarihi eğitimi aldım ve kişisel estetik tercihlerimin ötesine geçip farklı beğeni düzeylerini ve yaklaşımları anlamak için sürekli araştırma yapıyorum. Sanırım bu, farklı şartlara uyum sağlamam, sezgiselliğim, muhakeme yeteneğimin yanı sıra modanın sosyal ve tarihsel bir iletişim şekli olmasına dair geniş bilgimi kullanmamla ilgili bir durum.
Modaya bir kimlik kazandırma noktasında hareketin önemi nedir?
Ryan Chappell: Kıyafetler bir vücut üzerinde hayat bulur ve bir kişinin hareket etme şekli, kimliğin oluşumunda ve karşı tarafa iletilmesinde önemli bir yere sahip olur. Kim olduğun ve kıyafetlerin içindeyken kim olmak istediğin esas soruya dönüşür. Hareket ve jestler ile markanın öne çıkarmak istediği kişilik ya da hayali ortaya çıkarmak için oynanabilir. Bu, görsel bir kimlik ve hissiyat inşa etmenin çok önemli bir parçasıdır aslında.
Moda dünyasında yükselen kitlesel bireysellik konsepti sektörü nasıl etkiledi?
Ryan Chappell: Dürüst olmak gerekirse, internet nedeniyle eski halimizden daha az bireysel olduğumuzu düşünüyorum; bence bireysellik içi hayli boş bir reklam konsepti olarak satılıyor. Bence moda, gerçekten benzersizliği ifade etme aracı olan kıyafetlerden giderek uzaklaşıyor, insanların statü ya da aidiyet simgesi olarak gördükleri logoları ya da markası ayırt edilebilir giysileri satın alarak dahil oldukları bir eğlence biçimi haline geliyor. Bana kalırsa bunun bireysellikle bir ilgisi yok. Bu sosyal olgu nedeniyle büyük markalar tasarım kıyafetler yerine seri üretilmiş logolu ürünler satıyor; küçük, zanaatkar markalar ise hayatta kalma mücadelesi veriyor çünkü el üretimi yapıyorlar ki bu da daha pahalı ve daha az sayıda müşteri sosyal ortamlarda tanınmayan giysiler alıyor. Yani aslında tam tersi olduğunu düşünüyorum.
Çalışmalarınızı hiç görmemiş birine işlerinizi nasıl anlatırdınız?
Ryan Chappell: Kendi işinle ilgili bir bakış açısına sahip olmak hep zordur. Çalışmalarımdaki temel amaçlarımdan biri her zaman modellerin kamerayla gerçekten etkileşime geçerek bir şey aksettirmesi, imaja katmanlar eklemesi oldu. Ruh hali ve tavırdan bağımsız olarak, görselde insani bir şeyler olduğu sürece, görsel her zaman güç kazanır.
“Kıyafetler bir vücut üzerinde hayat bulur ve bir kişinin hareket etme şekli, kimliğin oluşumunda ve karşı tarafa iletilmesinde önemki bir yere sahiptir. Kim olduğun ve kıyafetlerin içindeyken kim olmak istediğin esas soruya dönüşür.”
-Ryan Chappell
Yaratıcı süreçlerinizi hangi unsurlar tetikler?
Ryan Chappell: Her şey olabilir. Fikirler, insanları izlerken, gündelik durumlarda, sergilerde, sette, saç ve makyajda, ayakkabılardan veya bir montun düşme şeklinden ortaya çıkabilir. Elimden geldiğince bir şeyleri belgeliyorum ve oradan ilerliyorum.
Gerçekliğe mi yoksa hayallere mi daha yakınsınız?
Ryan Chappell: Gerçeğe daha yakın olduğumu söyleyebilirim, bu da bana hayaller yaratma konusunda daha net bir bakış açısı kazandırıyor.
Çalışmalarınız modellerin hareket alanına ve psikolojisine odaklanıyor; bu açıdan bakıldığında sektörün en büyük sorunu nedir?
Ryan Chappell: Bugünlerde yeniliğe duyulan istek ve modelliğin doğasındaki geçicilik, modellerin bu işte başarıya ulaşmayı sağlayacak zihinsel ve fiziksel becerilerini sürdürülebilir bir şekilde geliştirmelerine zaman tanımıyor. Bu, daha önce hiç koşmamış birini maratonun ortasına fırlatmak gibi bir durum ve menajerler işlerin her zaman yolunda gitmemesine çok şaşırıyor. İyi bir model olmak, bence göz ardı edilen, gerçek bir beceri. Genel algı, güzel olduğun ve biraz poz verebildiğin sürece bunun kolay olduğu yönünde. Bu çok büyük bir yanılgı çünkü herhangi bir şeyde iyi olmak beceri ve zeka gerektirir. Modellik ise oyunculuk gibi ama daha zor çünkü konuşamıyorsunuz. Aktarmak istediğiniz her şeyi vücut dili ve niyetinizle ortaya koymalısınız. Movement+’ı bu keşfedilmemiş gri bölgeyi vurgulamak, modellerin beceri, özgüven ve motivasyonlarını ortaya çıkarmalarına yardımcı olmak için başlattım. Sektör yavaşça değişiyor ama bazısı genç, güvensiz ve yer yer ihmal edilmiş olan bu insanları destekleyebileceğimiz alanlar var.
Sizce teknolojik gelişmeler sektörü nasıl etkiliyor?
Ryan Chappell: Her şey gibi teknolojik gelişmelerin de artıları ve eksileri var. Her şey sürat kazandı ve bence bu, bazı bakımlardan, insanların genelinin sürdürülebilir bir şekilde ayak uyduramayacağı kadar hızlı olabilir. Bu nedenle sektörde daha fazla talebin daha yüksek hızda karşılanması bekleniyor. Öte yandan sektörü birçok yönden demokratikleştirdi ve eski moda müessesesinin eskisi kadar güce sahip olmaması yeni olanaklar kazandırdı. Günümüz toplumunun dijital doğası gereği daha fazla marka var olmak ve kitlesini bulmak için bir platforma sahip. Sosyal medya markaların iletişim ve reklam şekillerini tamamıyla değiştirdi.
Sizin için özgünlük ne anlama geliyor?
Ryan Chappell: Özgünlük gerçekten değer verdiğim bir şey. Bu alanda hareket etmek cesaret, özgüven ve karakter gerektirir; ilerlemeyi sağlayan da budur.
Çalışmalarınızın orijinalliğini koruyabilmesi için nasıl bir süreçten geçiyorsunuz?
Ryan Chappell: Elimden geldiğince, her şeye yeni gözlerle bakmaya çalışıyorum. Kurallar içimizdeki oyuncu çocuğu bağlamaz ve bu da bir şeylere yönelik farklı yaklaşımlara alan açar. Bence hepimiz oyuna biraz daha fazla zaman ayırmalıyız ve ben de yapabildiğimce bu alanda olmaya çalışıyorum.
Interview by Duygu Bengi
From Based Istanbul N°42 – me, myself & I Issue. “Talk to yourself like someone you love. Perhaps then, the balance might change. This time ask yourself: “If I am not for myself, who will be for me?” Buy your copy now!