Fotoğraflarınız, özellikle Phantom: Stage One ve Spirit koleksiyonlarınız sürreal, rüya benzeri niteliklere sahip. Bu iki çalışma serisi ilk anda karanlık ve yıkıcı ama aynı zamanda son derece ütopik bir hissiyat yaratıyor. Bu iki çalışma serisi, bazı fikir / esinleriniz ve bunların size ne ifade ettiğinden bahseder misiniz?
Neil Krug: Ne demek istediğinizi anlıyorum ve ben de her iki projede aynı şeyleri görüyorum oysa ilham kaynakları birbirinin tam tersi. Phantom projesi aslında birkaç yıl önce tekrar tekrar gördüğüm bir rüyadan başka bir şey değildi. Bir nedenle ruhlar bilinçaltımda bir şeyleri uyandırmaya çalışıyordu herhalde; görüntüler tutarlı bir şekilde uyku halindeyken ve neredeyse tamamen şekillenmiş olarak geliyordu – ki benim durumumda bu nadiren gerçekleşir. Şahsen, bir fikir kendini tekrar tekrar göstermeye devam ediyorsa, genellikle onun üzerine çalışırım. Phantom işlerinin atmosferi, bir bakıma, bizzat işin anlatısı.
Phantom: Stage One’da kadın figürü sahnenin merkezinde yer alıyor. Bu beden vurgusunun ardındaki mesaj nedir?
Neil Krug: Kaiman Kazazian Phantom’ın Stage One yerleştirmesindeki tüm rolleri oynadı. Olağanüstü odaklanma ve detaycılık gerektiren bir karakter ve performanstı, hâlâ da fotoğraflara baktığımda beni çok etkiler.
Çalışmayı yayınladığımdan beri insanlar “Eserin mesajı ne?” diye soruyorlar. Bence buna en iyi cevabı fikirlerin geldiği yere, yani rüyalara geri dönerek verebiliriz.
” I just take the time to make what I want to happen, happen.”
Neil Krug: Nasıl bir süreç izliyorsunuz? Bu büyülü fotoğrafları yaratmanın teknik tarafı neler içeriyor?
Phantom görselliğini oluşturma süreci hiç şüphesiz çok zorlayıcıydı. İşi telefon ya da bilgisayarından görüntüleyen biri muhtemelen bu şekilde algılamayacaktır. Mekanlar acımasız, çekimler uzundu ve kurgu zaptedilemez bir yaratık gibiydi.
Proje hem yaratıcılık hem de fiziksel anlamda verebileceğimin en fazlasını talep ediyor.
Teknik anlamda bu çalışma, son on yıldır geliştirmekte olduğum araç ve hünerlerin bir karışımı. Ununu eleyip eleğini asmaya hazır, yaşlı bir adam olduğumda muhtemelen tüm sırlarımı açıklayacağım.
Size en çok ne ilham veriyor?
Neil Krug: Hayatımda bu cevabın kelimelere dökülemeyeceğini hissettiğim bir noktadayım.
Givenchy Haute Couture SS19 koleksiyonun yönetmenliğini ve fotoğraf çekimlerini yaptınız. Sizin gözünüzde hareketli görüntü fotoğraftan nasıl ayrışıyor ya da onu nasıl tamamlıyor?
Neil Krug: İnanır mısınız bilmem, kampanyanın tüm film ve fotoğraf çekimleri 4 saatten kısa sürede tamamlandı.
Buradaki kreatif hedefi kendilerine aitmiş gibi anlayan, yetenekli bir ekibe sahip olduğum için çok şanslıyım. Kuşkusuz, büyük görüntü yönetmeni Katelin Arizmendi ile iş birliğim de işin bu kadar güçlü olmasını sağladı. Fotoğraf ve hareketli görüntüyü birbirinden ayrı görmüyorum; bu çalışmada, birbiriyle pürüzsüz şekilde karışmalarını istedim.
Neden fotoğrafçılık? Mecranın sizin için çekici yönleri neler?
Neil Krug: Verebileceğim belirli bir cevap yok. Bu tip sorular üzerine gereğinden fazla çözümleme yapmak istemiyorum ama görüntüler yaratmayı sevdiğimi biliyorum ve bunun devam edeceğini düşünüyorum. Çocukluğumdan beri tek takıntım bu ve hayatıma anlam kazandıran bir yolculuk olduğu da bir gerçek.
‘‘The stories I’m often attracted to in other artist’s works are often the inexplicable narratives. The world building has been done so effectively that the viewer can lose themselves in the setting.’’
Fotoğraflarınız aracılığıyla nasıl hikayeler anlatmak istiyorsunuz? Bu hikayelerin izleyicilerinizde yansımalarının olduğunu düşünüyor musunuz?
Neil Krug: Başka sanatçıların işlerinde çekici bulduğum hikayeler, genellikle muammalı anlatılar oluyor. Evren o kadar etkili bir şekilde yaratılmış oluyor ki izleyiciler ortamda kendilerini kaybedebiliyorlar.
Yıllar önce Eikoh Hosoe’nin işlerinden oluşan bir koleksiyonu şahsen gördüğümü, görsellikteki vahşilik ve siyah beyaz tonlardaki ifadeyle çarpıldığımı hatırlıyorum. En hafif tabiriyle nefes kesici bir görsellik. Bugün de Hosoe’nin işlerinin ne anlatmaya çalıştığını bilmiyorum ve bence böylesi daha iyi. Neredeyse çözüme kavuşmamış bir aşk macerası gibi.
Seni takip ediyor.
Umarım izleyici benim işlerimden de benzer bir zevk almıştır. Bilmek imkansız tabii.
Yakında yeni kampanya ve işlerinizi duyuracaksınız – bunları biraz daha detaylandırır mısınız?
Neil Krug: Ben ve iş birlikçi çetem için ufukta çok şey görünüyor – bazılarından şu anda bahsetme özgürlüğüne sahip değilim. Söyleyebileceğim şeylerden biri, stüdyodaki iş ortağım Kaiman Kazazian ile iki projeyi aynı anda hayata geçirmek için çok çalıştığımız. Her iki iş de çılgınlık-parçalanmışlık estetiği kategorisine giriyor ve bende biçime geri dönme hissi uyandırıyor. Büyükanneyi bayıltacak görsellik yaratma şansı bulduğum her an doğru yolda olduğumu anlıyorum.
Son soru: Sizin için umut ne demek?
Neil Krug: Hiçbir şeyi umut etmemeye çalışıyorum. Sadece zamanımı olmasını istediğim şeyi oldurmak için kullanıyorum.
Interview by Ethan Ekin Dinçer
FROM BASED ISTANBUL NO41: HOPE ISSUE