Dericilik işine genç yaşta, ailesinin Türkiye’deki tabakhanesinde başlayan Yılmaz, artizan deri markası PEGAI’nin kurucusu; aynı zamanda en sevdiğimiz deri ürünlerin ardındaki bilim ve süreçler hakkında herkesi bilgilendirmeyi hedefliyor. Doğal derinin minimum seviyede işlem görerek kullanılmasını savunuyor ve önümüzdeki yıllarda giderek daha fazla tüketicinin bu tip artizan ürünlere yöneleceğini öngörüyor.
Sizi bu videoları çekerek deri ile üretim süreçlerinin “kamera arkası görüntülerini” paylaşmaya yönlendiren ne oldu?
Volkan Yılmaz: Çocukluğumdan beri ailemin Türkiye’deki tabakhanesinde, dericilik işinin içindeydim. Bunu bilen arkadaşlarım sürekli “Bu cüzdanı / ayakkabıyı / ceketi aldım, iyi mi yoksa sahte mi ya da gereğinden fazla mı para verdim?” diye sorardı. Bu soruyu yüzlerce kez duymam sonucunda, genel halkın deriyle ilgili yeterli bilgiye sahip olmadığını ve deri ürünler alırken kendini huzursuz hissettiğini fark ettim.
Bu düşüncemi kendi deri alışverişim sırasında, hiçbir markanın bilgi vermemesi, sadece derisinin ne kadar harika olduğunu söylemesi ile teyit ettim. Ve bazı durumlarda bu, özellikle lüks tüketim seviyesindeki ürünlerde tamamen gerçeği yansıtmayabiliyor. Böylece hayattaki amacımın insanlara deriyi anlatmak, bu sayede daha iyi kararlar verip bu müthiş kaynağı en iyi şekliyle kullanmalarına yardım etmek olduğunu anladım. Deriyle ilgili bilgilerimi aktarmak için farklı videolar çekmeye başladım, büyük bölümü pek iyi çalışmamış bir sürü konsept denedim. Yakın zamanda “değer mi?” konseptini uygulamaya başladık ve iyi sonuçlar aldık.
Satın aldığınız ve parçalamaya kıyamadığınız parçalar oldu mu?
Volkan Yılmaz: Johnston & Murphy’den 250$’a bir deri sırt çantası aldım ve kullanmaya başladım. Fiyatına göre çok iyi yapılmış bir ürün olduğunu görüp çantayla ve temsil ettiği değerle duygusal bir bağ kurdum, bu yüzden kesemedim. Hâlâ da kullanıyorum. Bir de eşime Bottega Veneta’dan bir çanta aldım. İkimiz de çok beğendik, şimdi kesmeme izin vermiyor.
Yaptığınız aseton ve kül testi gibi uygulamaların nasıl bir bilimsel açıklaması var?
Volkan Yılmaz: Aseton ve kül testi gibi uygulamalar elimdeki derinin cilası ve tabaklaması hakkında fikir veren, evdeki araç gereçle yapılabilecek basit testler. Aseton güçlü bir çözücü olduğu için deri üzerindeki PU ve akrilik bazlı cilanın büyük bölümünü çıkarmamı sağlıyor. Cilayı çıkardıktan sonra altındaki asıl derinin kalitesini ve o parça üzerinde ne kadar işlem yapıldığını belirliyorum. Kül testi, derinin nasıl tabaklandığını belirlemenin birincil yöntemi. Tamamen bitkisel tabaklanmış deri, odun gibi yanar ve kömüre benzer bir küle dönüşür. Diğer yandan krom uygulanarak tabaklanmış deri daha farklı yanar çünkü krom, deriyi ateşe daha dayanıklı hale getirir. Bu nedenle daha yanma daha yavaş gerçekleşir ve külünde, tabaklama sırasında kullanılan krom(III) sülfatın rengi olan yeşil bir kalıntı bulunur.
Kesip parçalarına ayırmaktan en çok keyif aldığınız çanta hangisi oldu?
Volkan Yılmaz: Zor soru. Shinola Snap el çantası oldukça iyiydi; zarif bir tasarım ve iyi el işçiliğinin yanında deri seçimini beğenmiştim. Bottega’nın kuzu derisi Arco Mini’si etkileyici ama pahalıydı. Ayrıca Johnston & Murphy’nin kesemediğim sırt çantası var, müthiş bir fiyat-performans ürünüydü – harika bir fiyata harika bir çantaydı.
Kendi markanız PEGAI’den bahseder misiniz? Nasıl başladınız?
Volkan Yılmaz: 2016’da, Şikago’da yapmakta olduğum süper konforlu danışmanlık işinden, kurumsal hayata pek uygun olmadığımı görmem ve ellerimin deriyle uğraşmayı çok özlemesi sonucunda ayrılıp PEGAI’yi kurdum. O noktaya kadar deri üreten bir tabakçıydım, sonrasında deriden el işçiliği ürünler çıkarıp onları Etsy’de satmaya karar verdim. Deri konusundaki uzmanlığımın büyük yardımı oldu ve kısa zamanda müşterilerimden iyi yanıtlar alıp işi bu noktaya getirdim.
Şimdi PEGAI, artizan derilerin ustalıklı el işçiliğiyle birleştiği bir deri ürünler markası olarak kendine özgü bir alan yaratma aşamasında. PEGAI ile geçen yaklaşık 7 yılın ardından benim gibi küçük ölçekli zanaatkarların, çok az işlem görmüş, doğal halinde güzel olan, gerçek artizan deri ile çalışmayı çok sevdiğini ancak karmaşık, sofistike tasarımlar için gereken beceri ve tekniklere hakim olmadıklarını fark ettim. Diğer tarafta büyük markaların karmaşık modelleri hayata geçirecek becerileri var ancak onlar da hepimizin beğendiği benzersiz güzellikteki derileri kullanabilecek lükse sahip değiller. Çünkü büyük ölçekli üretim yapıyorlar ve bahsettiğim deriler her zaman o miktarlarda tedarik edilemiyor. Bu nedenle cila ile standardizasyon sağlamaya çalışıyorlar ama bu da derinin ruhunu alıp götürüyor, onu plastiğe çeviriyor.
Şimdi PEGAI atölyesinde, bahsi geçen büyük markalarda üretim deneyimi olan, yetenekli zanaatkarlar çalışıyor ve bu sofistike becerileri, her bir parça için özel olarak dünyanın farklı noktalarındaki uzman tabakhanelerden topladığım artizan deriler üzerinde uyguluyoruz. Bunun sonucunda deri severlere iki dünyanın birleşimini, günümüz dericiliğinde nadiren bulunan parçalar olarak sunuyoruz. Online iş modelimizle, daha fazla sayıda insanın gerçek artizan deri ile unutulmaz bir deneyim yaşaması için bu parçaları erişilebilir kılıyoruz.
2023’te dikkat etmemiz gereken deri trendleri neler olabilir?
Volkan Yılmaz: 2023 ve sonrasında, işini tutkuyla yapan zanaatkarlar ve ortaya çıkan yeni markaların ürettiği, çok az cilalanmış derilere temas edilmesi sonucunda, giderek daha fazla tüketicinin tercihlerini doğal deriye kaydıracağını gözlemliyorum. İnternet ve sosyal medyanın gelişimi, deri işçiliği dünyasına girişin önündeki bariyerleri kaldırdı; deriyle yaşadığımız deneyimi zenginleştiren on binlerce zanaatkar topluluğa katıldı. Onlar da bu güzel, doğal derilerle çalışıyorlar çünkü öncelikle bu bir tutku meselesi ve çok keyifli; ikincisi, butik ölçekte oldukları için bu malzemelerle çalışabiliyorlar. Tüketiciler aradıkları ama standardize üretim yapan yüksek moda markalarında bulamadıkları bu tip derilerle tanıştıkları zaman, beğenilerini daha iyi tatmin eden bu markaları tercih etmeye giderek daha fazla eğilim gösteriyorlar. Önümüzdeki birkaç on yılda pazar payının büyük markalardan daha küçük ölçeklilere kayacağını öngörüyorum. Seçimlerinde boş ihtişamdan ziyade anlam arayan Z kuşağının benzersiz bilincine güveniyorum. Onlar ekonomide söz sahibi olma gücünü elde ettikçe bu dönüşüm hız kazanacak.