It’s not a contest – Kardelen Köker

EditorialJuly 11, 2024
It’s not a contest – Kardelen Köker

Kardelen, doğrusunu kendi belirleyen ve inandığı doğrultuda hayatına yön verenlerden. İç güdüleriyle kendi akışını oluşturarak hayatın içinde süzülüyor. Akışın getirdiği her bilinmezi yeni bir tecrübe olarak, dokunabileceği anlar içinde geziniyor. Bu bir yarış değil ama Kardelen kendinin en iyi versiyonunu bulma çabasında.

Senin için dönüm noktası neydi?

Pandemide doksan gün evden hiç çıkmamış, hayatımda kendimle ilk defa bu kadar yalnız kalmıştım. Sürekli kendime doğru olan yoldan gitmekle alakalı güdümü sorgulamış, “doğru”nun gerçekten ne anlama geldiğine odaklanmıştım. “Doğru”; üstüne emek, zaman harcanan, toplumca olumlu karşılanacak veya herhangi bir noktada senden daha önemli olacak “şey” değil. Bazen içgüdüler ve hayaller gidilen onca yolun önüne geçer ve zaten hiç bir yaşanmış tecrübe sen yolunu değiştirdin diye seni terk etmez. Bu farkındalık benim 15 yıllık konservatuvar eğitimimi bırakıp kendi müziğimi üretme yolculuğuna başlamamı sağlayarak dönüm noktam oldu.

Hayatta ne olarak var olmak istediğini nasıl anladın, mesleki kararların kişiliğinle ne kadar paslaşır?

Çok küçükken ablamın veya annemin elbiselerini alır, katlar, onların topuklu ayakkabılarını ayağıma takar ayna karşısına geçip konserler verirdim. Şimdi hala gerçek seyirciler karşısında konserler verebiliyor olduğum halde çok heyecanlandığım bir konserim varsa aynı ritüeli gerçekleştiririm ve bu bana kendimi, ne istediğimi çok güzel hatırlatır. Çok küçük yaştan kendim dahil tüm aile fertlerimi sahnede görmüş olmak, ilahi bir destek bence. Hiçbir zaman sürpriz olmadı sahnede olmak ama aynı zamanda da kalbimin hızlanmasını, bu tatlı heyecanı azaltmadı.

Gelecek senin için neyi ifade ediyor?

Bu “bilinmeyen”in çekici bir tarafı var bence. Üstüne konuşmak yerine yaşamayı tercih ettiğim, koşullara uyum sağlamak yerine kendi koşullarımı belirlemeyi amaçladığım bir bilinmez gelecek. Belki de hiç bilmediğim, görüp göremeyeceğimden emin olmadığım, mutlu ve huzurlu olmak için göze aldığım her şeyin sonuçlarının bulunduğu o bilinmeze kendimi hazırlayarak hayatımı geçiriyorum ve bunun kesin bir karşılığı olup olmayacağını bilmeden bunu yapıyorum. İnsan olarak bence en deli tarafımız tam olarak bu. 

Kazanma-kaybetme duyguları hayatında nasıl bir alan kaplıyor?

Belki de kendime en büyük yaptığım kötülük bu iki duyguyu hakkıyla yaşayamam oluyor. Bu hislere uzun bir zaman dilimi ayırdığımda, sanki yetişmem gereken bir şey varmış da durmuşum, oyalanıyormuşum gibi hissediyorum. Güzel bir şarkı yaptığında ondan daha iyisini yapmaya çalışmak gibi bir şey bu. Kendime güzel bir şarkı yapmanın sevincini, kazancını yaşatmadan hemen bir diğerine geçmek. Diğer yandan ise kaybetme hissinin beni yönetmesinden korkup o duyguyla barışmamak. Aslında gün sonunda zamanın sandığımızdan hızlı geçtiğini varsayıp tüm duygularımıza ayırdığınız zamanı gözden geçirmemiz gerekiyor, şahsen benim için durum bu.

Ne gerçekleştiğinde kendini kazanmış” olarak tanımlayabilirsin?

Hayatımın her hangi bir noktasında ne zaman kendimi sağlıklı ve huzurlu hissediyorsam kendimi kazanmış hissediyorum. Ne zaman kendime vakit ayırsam veya zamanımı sevdiğim insanlarla paylaşabilirsem kazanmış hissediyorum. İş konusunda bir kazanmışlık olduğunu düşünmüyorum. İnsanın bireysel hayatında kendine sağlayabildiği konfor en büyük kazanmışlık bence.

Creative Direction and Interview by Duygu Bengi

Fashiıon Direction by Burak Sanuk

Photography by Mesut Adlin

Fashiıon Editor Murat Şentürk

Make Up by Birce Selcik

Hair by Rıdvan Deniz

Creative Production by BI Creative

Creative Team Belgin Demirhan, Şevval Küçüktır, Tunga Yankı Tan, Umutcan Öncü⁠

Hair & Make Up Assistant Hatice Sayın

Author: Based Istanbul

RELATED POSTS