It’s not a contest – Selin Geçit

EditorialJune 14, 2024
It’s not a contest – Selin Geçit

Selin, bitmeyen enerjisini götürdüğü her yere saçıyor. Mutlu olmaktan, hiç korkmadan kendini yaşamaktan ve olabildiğine parlamaktan vazgeçmiyor. Doğalında olmak ve bu doğallığın verdiği rahat umursamazlığı her an yanında taşıyor. Bu bir yarış değil ama Selin kazanmaktan gayet mutlu görünüyor.

Senin için dönüm noktası neydi? 

“Dönüm noktası” büyük bir farklılaşmayı ifade ediyor benim için aslında Ani bir değişim. Fakat ben 7-8 yaşından itibaren sürekli müziği yaşamımın bir parçası olarak tecrübe ettigim icin “tek bir dönüm noktamın” olduğunu söyleyemem aslında. Birkaç öne çıkan olayı düşünecek olursam 2015 yılında katıldığım “Vodafone Freezone” liselerarası müzik yarışmasını kazanmam önemli bir farkındalık kazandırmıştı bana. En güçlü kadın vokal dalında birinci olunca kendime güvenim iyice artmıştı. O zaman insanın gerçekten istediği şeyin peşinden tutkuyla  gidip çok  çalışınca ve bu çalışmayı yeteneği ile de birleştirince kendisinin bile tahmin edemeyeceği şeyler başarabildiğine ikna oldum. Yani, “yola” müzikle devam etmek motivasyonum bu yarışma ile iyice artmıştı.

Hayatta ne olarak var olmak istediğini nasıl anladın?  Mesleki kararların kişiliğinle ne kadar uyumlu sence?

Aslında hayatta “ne olarak”  var olmak istediğimi ‘’işte şimdi anladım’’ dediğim bir an hatırlamıyorum. İçinde büyüdüğüm iklim müzikal olarak hep verimliydi. Babam gitar çalar şarkı söylerdi, evde her zaman birden fazla enstrüman oldu. Şanslıydım o açıdan. Prenses olmak, peri olmak, hemşire olmak gibi fantezileri olur ya kız çocuklarının, benim Barbie’li prensesli ilk çocukluk döneminin hemen ardından,  6-7 yaşlarımdan sonra  hep müzikal bir çocuğa dönüştüm. Kendimi müzikallerde, yarışmalarında hayal ederdim. Saatlerce dedemin jüri olduğu hayali yetenek yarışmalarında kendi  yarattığım başka karakterlere bürünüp, onların ağzından şarkı söyler, hatta biraz bilerek kötü şarkı söyler, 2-3 şarkıcı ile rekabet eder ve  ben kazanırdım. Galiba müzisyen olarak yaşamaya net olarak karar verdigim anda yaklaşık 4 yıldır Youtube kanalımızda yayınladığımız cover parçalara aldığımız olumlu geri dönüşlerin olduğu dönemdi; yaklaşık 15 – 16 yaşlarındaydım. Şimdi sorunun ikinci kısmına cevap olarak içinde büyüdüğüm aile etkisini işaret etmem lazım. Ailem ve tabii ki özellikle babam, müzik konusunda beni her zaman destekledi ve müziği bir kariyer seçeneği olarak düşünebilmeme yol verdi. Müzik kariyerimin en başından itibaren bana mentorluk yaptı. Bu da, 20’li  yaşlarındaki  genç bir müzisyen olarak, yol ayrımı kararları verirken  daha kendimce doğru seçimler yapmamı sağladı. Yola çıkarken bir çok genç müzisyene kıyasla böyle bir avantajım oldu sanırım. O dönemde babamın mentorluğu ile kurguladığım vizyonun pusula gibi iş görmesi sayesinde, şimdilerde karar verirken en doğru seçeneği daha kolay görebiliyorum sanırım. Kişiliğim, hayat karşısındaki genel duruşum doğal olarak kararlarımı etkiliyor, fakat kimi zaman en doğru karar hızlı geri dönüş yapmayabiliyor. 

Gelecek” senin için neyi ifade ediyor?

Geleceği tahmin etmemiz imkansız sanki. Ama bildiğim ve hatta gelecekle ilgili emin olduğum tek şey, hep şu an yaptıklarımı daha büyük boyutlarda yapmak için çalışıyor olacağım. Yazdıklarımı, söylediklerimi global olarak duyurmak ve gösterebilmek daha da bir keyifli olur tabi, ve hepsini mutlu bir şekilde yapmaya devam etmek.

Kazanma- kaybetme duyguları hayatında nasıl bir alan kaplıyor?

Sanırım kazanmak sayesinde yaşadığım mutlu anları çok seviyorum. Ama kaybetmenin acısını hastayken olduğumuz iğne acısına benzetiyorum galiba. Yani o açı bana iyileşme yolunda olduğumu hatırlatıyor. fakat sanırım hayatımızın bir parçası kazanmak ve kaybetmek. Sürekli kazansak, bir yerden sonra belki yolculuk sıkıcı gelmeye başlayabilir, kaybettiğimiz için aslında kazançlarımız daha keyifli geliyor. Ve insan kaybedince daha da iyisini yapabilmek için yollar bulmaya başlar, en azından bakış açım hep böyle. Tabii ki de düştüğüme kaybetmenin acısını daha çok hissettim günler oluyor, fakat gelecekteki resmi görebildiğim için kazanma yoluna devam etmeyi tercih ettim. Yani, pes etmemek ve kaybedip, kazanıp devam etmek!

Ne gerçekleştiğinde kendini kazanmış” olarak tanımlayabilirsin? 

Sanırım hiçbir zaman kendimi ‘’kazanmış’’ olarak tanımlayamayacağım.

“Ben oldum” dediğimizde, kendimizi “kazanmış” gördüğümüzde, büyümeyi, gelişmeyi daha az önemsemeye başlıyoruz galiba. O yüzden bizi heyecanlandıran, magnetize olmamızı, sürekli büyümeyi arzu etmemizi sağlayan, ulaşması zorlu ve birbiri ardına dizilmiş (kolaydan zora) bir dizi hayale sahip olmak en güzeliymiş gibi geliyor bana. Bu hedeflerden birine ulaşınca kendimizi iyi hissedebiliriz ama kısa bir keyif çıkarma sürecinden sonra bir sonraki hedefe yönelik harekete geçeriz. 

Bir resim var aklımda, o gün geldiğinde kazandığımı hissedeceğim mutlaka. Yetenekli gençlerin müzik yazmayı, icra etmeyi, kendilerini ifade etmeyi öğrenecekleri bir okulun veya akademinin kurucusu olmak istiyorum. Böyle bir şeyi geride bırakabilirsem sanırım belki kazandığımı hissederim!

Creative Direction and Interview by Duygu Bengi

Fashiıon Direction by Burak Sanuk

Photography by Mesut Adlin

Fashiıon Editor Murat Şentürk

Make Up by Birce Selcik

Hair by Rıdvan Deniz

Creative Production by BI Creative

Creative Team Belgin Demirhan, Şevval Küçüktır, Tunga Yankı Tan, Umutcan Öncü⁠

Hair & Make Up Assistant Hatice Sayın

Author: Based Istanbul

RELATED POSTS