Biçem Şinik, dövme tekniği, çizimlerindeki özgün tavır ve güçlü tavrı ile radarımızda. Ama bugün, ilgimizi çeken asıl tarafı geride bıraktığı son dört senede hayatının merkezine bedensel gelişimini koyması! “25 yaşında kendime söz vermiştim, 35’ime geldiğimde daha sağlıklı bir insan olacak ve bedenime zarar veren her detaydan arınıp sporu odağıma alacaktım.” diyor ve sözünü de fazlasıyla tutuyor. Aklına koyduğunu korkusuzca yapanlardan Biçem, bu sürecin hayatına da pozitif olarak yansıdığının altını çiziyor.
“Sporla çok daha yumuşak bir insana dönüştüm. Hiçbir şeye sinirlenmiyorum, çok daha sakinim. Kendimi daha iyi ve dinç hissediyorum. Benim ellerim x small ve işim gereği titreyen bir makine ile insan bedeni üzerinde çalışıyorum. Bana karşı koyan bir makina. Ama şu an ben ona karşı koyabiliyorum. Eskiden çok yorulurdum.”
Spora başlangıcında mesleki motivasyonun da etkisi olan Biçem, dövme yapmanın gerektirdiği kas gücüne artık sahip. “Ellerim, sırtım bedenim artık daha güçlü, böyle olacağımı bilsem daha önceden başlardım.” diyor ve platesle başladığı sporda, crossfit, kickbox, ağırlık derken şimdi yoga ile daha ilerisini hedefliyor. “Hayal et ve onu gerçekleştir.” Diyor Biçem İstanbul’a da bu motivasyonla geldiğini üzerine basa basa söylüyor, fikirlerine güvendiğini ve kendisini göstermek istediğini savunuyor ve “Orijinal ol!” diyor, hepimizin ihtiyacı olan bu değil mi?
6 yaşında ailesinin yönlendirmesi ile yüzmeye, 11 yaşında da antrenörünün yönlendirmesiyle yüzmeye başlayan İpek, 2002-2006 yılları arasında Milli Takım’da yarışmış. Balkan Şampiyonası’nda ikincilik derecesi almasının ardından “Ufak bir ara verdim 7 senecik kadar.” diyor gülümseyerek. Üniversite döneminde gerisinde bıraktığı akabinde ise sosyalleşmek üzere yeniden döndüğü spordan kopmaya artık hiç niyeti yok. İlk başlarda zorlansa da kas hafızası devreye giriyor antrenör olan abisinin hazırladığı programların da desteği ile çok çabuk toparladığını belirtiyor ve şimdi ise eski performansının da üzerine çıkıyor.
“Hedefiniz yoksa bir şeyi başarmak için motive olmaya çalışmanın da bir anlamı yok.”
Profesyonelliğinde ailesinin de katkısı yüksek. “Ailem hiçbir zaman spor mu? Ders çalışmak mı? seçimini yapmak zorunda bırakmadı.”. diyor. Tam zamanlı yürüttüğü matematik öğretmenliğine triatlet disiplini eklemesi de kendi seçimlerinin sorumluluğunu taşıma bilinci. TedX’teki “Kaybetmenin Zaferi” başlıklı konuşmasında da altını çizdiği gibi “Bu noktaya hep kazanarak değil kaybederek de geldim.” diyor. İpek babasının “Gün 24 saat, istersen yaparsın.” öğüdünü benimseyerek adım adım büyütüyor hedeflerini. “Hedefiniz yoksa bir şeyi başarmak için motive olmaya çalışmanın da bir anlamı yok.” diye ekliyor. Full Iron Man’de ilk 3’e girip Dünya Şampiyonası’na katılma hedefiyle çalışıyor. “Pes etmezsen güçlüsündür.” diyor.
Pınar, hobi olarak başladığı koşuyu bir komüniteye çevirenlerden herkesin bir yerden başlamalıyım dediği bir noktada meselki birikiminin de artısı ile sporu daha sosyal bir noktadan ele alıyor. 2015 senesinde 4 kişilik bir ekip ile kurulan Rundamental koşu grubu, koşunun ekip olma ruhundan besleniyor. Ve bu hedefi belirli aktivitelerle birlikte disiplinize ediyor. “Ben atlet olmadığım için ve bunu hobi olarak çok ciddi şekilde yaptığım için benim gibi insanların kolayca empati kurmasını sağlıyor ve onlara ilham veriyorum. Özellikle de kadınlara! İlk koşuya başladığımda sokakta koşan çok kişi yoktu ve hatta şehrin belirli bölgelerinde koşma konusunda çok güvenli hissetmezdim. Şort giymek ya da gece koşmak gibi… Ama şu an görüyorum ki her yerde koşan birileri var.” diyor. 25 kişi ile başlayan Rundamental’ın, günümüzde 100’e ulaşan ekibinin çoğunluğu kadın.
”İlk başta ne kadar çekinerek katıldıklarını hatırlıyorum, şimdi yarı maraton koşuyor. Haftada üç gün antreman yapıyor. Biz artık koşunun derinliklerine indiğimiz için sadece koşmak dışında başka antremanlara teşvik ediyoruz insanları çünkü dediğim gibi atletizm altyapımız, geçmişimiz yok ve kuvvet antremanı, yoga, crossfit sürekli başka spor kulüpleri ya da spor dallarıyla uğraşan kurumlarla partnerliklerimiz oluyor.”
“ Not Only Running – Sadece Koşmuyoruz” mottomuz. Asıl amacımız koşuyu bir yaşam biçimi olarak benimsetip koşu kültürünü destekleyecek etkinlikler yapmak.”
Bir yaşam biçimine dönüştürmek üzere çalıştıkları toplulukta İpek, “Şehirde yaşamak çok zor, bunu sokakta koştuğum ilk gün hissetmiştim ve iş saatleri bittiğinde bir koşuya çıksam, yarım saat bile ayırsam, sonunda her herşeyi resetlenmiş hissediyorum.” diyor. Dalga etkisiyle büyüyen topluluğun Puma’yla olan partnerliği, Ignite koşularına da yansıyarak komünitedeki bireylerin 10K hedefini destekliyor. Pınar’ın fiziksel güçle bir bağı yok, “Kesinlikte tembel bir insan değilim. Bir gün içine toplantılar, yapmam gereken bir proje, üstüne antreman bir de beni entellektüel açıdan besleyecek bir aktivite sığdırabiliyorsam ben kendimi çok güçlü hissediyorum.” diyor.
Bütün günü yatmayı bir tatil günü gibi görenlerden değil Pınar, o gün nelerle kendini beslediğine, nasıl ilerlediğine heyecan duyanlardan. Sporun motive edici gücüne bir kez daha somut bir örnek buluyoruz!