Cevap vermem neredeyse imkansız! Bir şehre olan sevgim tasarımını eşsiz kılan tarihe ve özelliklere dayanıyor. Genelde suyu çeviren yerleri beğeniyorum, bu da kesinlikle suluboya harita koleksiyonlarıma yansıyor.
İnsanlık dünyanın yüzeyine şekil verdi, insanın bugünkü amacına uyması için şehir yapılarını kalıba döktü. Ben ilhamı şehirlerde yaşayan ve buraya hayat veren insanlarda buluyorum – yani her yereli onları temsil etme niyetiyle resmediyorum.
Birebir temsile gelince, genelde resmettiğim haritaların boyutu doğruluğu korumak adına insan eklemeyi kısıtlıyor. Gelecekte çıkacak bir olasılık için bu konsept kesinlikle akılda tutulabilir.
Sürecim oldukça organik ve yaratılan haritaya özgü. Boya kağıda dokunmadan önce, araştırma oluyor – hatta bildiğim lokasyonlar için bile. Bir şehrin dikkate değer özelliklerini görmek için kemiklerine yakından bakıyorum, bunlar genel zorlukları ve haritanın boyutunu yönlendiriyor. Daha sonra tasarım suluboya kağıdına çiziliyor. Suluboyalar karıştırılıyor ve lokasyonla izleyicinin gözüne özgün renk paleti seçiliyor. Daha sonra her bloğu ve ilgili hatları boyuyorum.
Özellikle interaktif haritalar ve uydu görüntülere ilişkin gelişmeler yarattığım haritalarda önemli ölçüde doğruluğa olanak sağlıyor. Bence günümüz interaktif haritalarının bir yetersizliği kullanıcının baktığı lokasyonun bütünlüğünü gerçekten yansıtmıyor oluşu. Bir diğeri ise kullanıcı için mevcut bilgi miktarının (restoran ve dükkanlar gibi) şehrin aslına olan dikkati dağıttığı yönünde. Bu lüzumsuz veriler yüzünden harita arka plana dönüşüyor. Gerçek yerelin, bütünlüğün arkada bırakıldığı, özgünlüğünün ve tanımlayıcı özelliklerinin sadelikle ortaya çıktığı zaman keşfedildiğini düşünüyorum.
Kesinlikle! Konu olan şehri tanımlayan özellikleri keşfetmek ve incelemek için resmettiğim her mekana amatör perspektifiyle yaklaşıyorum. Bu, izleyici için suluboya objektifiyle başka bir yerel perspektifi sağlayan haritaları yaratmayı kolaylaştırıyor.