Zarafet, naiflik, kararlılık, başarı, alçakgönüllülük, istikrar… Her yaratıcı ruhun bir arada sahip olmaya şansı olmayan bu özelliklerin hepsini Liana Kesenci’de bulabilirsiniz. Deri ile yaşadığı aşk-vari ilişkisini zamansız tasarımlara döken tasarımcı, Balatt markası ile ismini Istanbul’un en kültürel bölgelerinden birisinden dünyaya taşıyor…
Londra’da, Central Saint Martins’de grafik tasarım ve fotoğraf eğitimi aldım. Mezun olduktan sonra orada freelance çalışmaya başladım. Tatil için İstanbul’a geldiğimde radikal bir karar vererek Tamer [Yılmaz] Abi ile çalışmaya başladım. İlk başta asistanlık yapıp sonra grafik ve prodüksiyon işleriyle uğraştım. Bu süre içinde aklımın bir köşesinde hep bir deri markası kurmak vardı. O sıralar başka işlerle uğraşıyor yalnızca kendim için bir şeyler yapıyordum ve bu bana çok büyük bir zevk veriyordu.
İstanbul’a dönüşüm kadar, aniden yaptığım bütün işleri bırakıp birden Balatt’ı kurmaya karar vermem hayatımda büyük bir değişiklik yarattı. Her şeyi bir kenara bırakıp sıfırdan başlamak demekti bu benim için. Tek başımaydım, her şeyi kendim yapmam gerekiyordu. Elimde valizlerle bir günlüğüne yurtdışındaki showroomlarla görüşmelere gidiyordum. Stresli bir süreçti ama severek ve keyifle yapıyordum her şeyi.
Deri kokuları içinde büyüdüm, dedem jenerasyonundan beri dericiyiz. Önce babama sonra bana geçmiş deri tutkusu. Çocukken babamın getirdiği deri parçalarından oyuncaklarıma kıyafetler yapıyordum. Sonra sonra kendim için yapmaya, daha sonrasında da Balatt için yapmaya devam ettim.
Deri dokusunu da kokusunu da çok seviyorum. Hayatımda deri hep vardı ve hep var olacakmış gibi hissediyorum. Ama vazgeçilemez demek çok sert olur; ailem, sevdiklerim ve köpeklerim dışında her şeyden vazgeçebilirim sanırım.
Ben hala, kendim için 13 sene evvel lise yıllarımdayken yapmış olduğum deri ceketi giyiyorum; eskidikçe karakteri ortaya çıkıyor derinin, daha da güzel oluyor. Zamansız ürünler yapıyorum, 10 sene sonra da rahatlıkla giymek isteyeceğim parçalar tasarlıyorum.
Balatt net ve modern bir marka, detaylarla yormuyor. Sade ama güçlü.
“Çocukken babamın getirdiği deri parçalarından oyuncaklarıma kıyafetler yapıyordum. Sonra sonra kendim için yapmaya, daha sonrasında da Balatt için yapmaya devam ettim.”
Kariyerimin dışında Tamer Abi’nin hayatımda çok büyük bir rolü var. İkinci hayatımın başlangıcı Tamer Abi ve Ayten Abla’yla başladı. Bir anda İstanbul’a geldiğimde önce işim sonra ailem oldular.
Benim hayallerimde hiç böyle şeyler olmadı doğruyu söylemek gerekirse. Güçlü ve kendine güvenen kadınlar vardı hep kafamda, 7’den 70’e, yaş sınırı olmadan, kendine tasarladığım parçaları yakıştıran kadınlar hayal ediyordum. Şimdi dışarıda Balatt giymiş insanlar görmek beni dergide modelin üzerinde görmekten daha mutlu ediyor.
Bilemiyorum. İtalyan kadını İngiliz kadını Fransız kadını diye ayırt etmeden global düşünmemi sağlıyor olabilir. Kendine güvenen güçlü kadınlar için bir şeyler yapma arzusu vardı bende hep.
Evet, artık derinin yanında kaşmir ve ipek de kullanıyorum. İpek gömlekler, kaşmir kazaklar yapıyorum. Deri ile bu iki kumaşın çok yakıştığını düşünüyorum.
En doğrusu, kuvvetler dengesini iyi koruyabilmek.