Alman grafik tasarımcı Matthias Jung, çocukken kağıt ve makas kullanarak başladığı projesi “Surreal Homes”u şimdi de Photoshop aracılığıyla devam ettiriyor. Kendi fotoğrafladığı yapıları kimi zaman bozarak, kimi zaman da beklenmedik arka planlara otur- tarak yaptığı kolajlarla hepimizin sahip olmak istediği masalsı evle- ri yaratan Jung’a merak ettikleri- mizi sorduk.
Bu serideki ilk sürreal ev çalışmam alternatif bir alışveriş merkeziydi. Burası Stuttgart’taki art nouveau bir semtte bulunan çok sayıda küçük dükkandan oluşuyordu. Bu proje şehirdeki iki yeni AVM’ye yanıt niteliğindeydi. “Ev”in niteliğini piyasanın mantığıyla birleştirmeyi denedim. Elde ettiğim imge öylesine başarılıydı ki daha fazla sürreal yapı inşa etmeye karar verdim. Mimari ögeleri masalsı yapılarla birleştirme fikri bana tanıdık geliyor: İlk sürreal evimi bundan 25 yıl önce inşa ettim.
Bunu ifade etmek kolay değil. Şöyle düşünün: Bilincimiz karmaşık bir filtreler hiyerarşisine dayalıdır. Beynimizde sayısız anı, his ve çağrışım bulunur. Hareket etmeyi ve düşünmeyi başarabilmemizin tek sebebi derinlerimizde bir yerde bulunan bilinçsiz bir hiyerarşik sistemin doğru ögeleri seçerek onları bilincimize görünür kılmasıdır. İçimizdeki karmaşık ve bilinmeyen algoritmalar bizim “dünya” adını verdiğimiz kolajları kurmamıza yardımcı olur. Bir sanatçı olarak kolaj üretmek bana bu gerçeklik inşalarının simülasyonunu yap- ma olanağı tanıyor. Bu nefes kesici bir şey.
Benim kolajlarım şiire benziyor. Mimari ögeler arasında tıpkı kafiye gibi bağlantı kurarım. Mühendisten daha ziyade şairimdir. Başlangıçta bir imgeleme ihtiyaç duyarım, bina- ya dair temel bir fikre. Bu imgeleme ulaşabilmek için uyanık haldeyken düş kurarım. Gezginlik bir ön koşuldur. Kafamın içinde kolajlar oluşturmak için bolca vakit ayırırım. Kişisel fotoğraf arşivim bu konuda bana yardımcı oluyor.
“Photoshop is a fantastic tool to make fantasies visible.”
Theo Angelopoulos veya Andrei Tarkovsky’nin filmlerindeki görüntü ve hislere hayranlık besliyorum. Michael Ende’in kitapları da beni derinden etkiliyor, özellikle de usta işi öyküleri. Sürreal bilim kurgu eserleri okumayı seviyorum.
İyi soru. Sanırım bu beynimin kendine has bir özelliği. Bilincimin kıyılarında kendi içimde derinlere dalmayı severim. İnanın bu özellik hayatımı daha kolay kılmıyor.
Güvenilirlik çok önemli. Absürt şeyler tasarlayabilirim. Photoshop bunun için iyi bir araç. Fakat bu durum benim kolajlarımın mecazi niteliğine balta vuracaktır. Tabii fizik kurallarını da hesaba katmam gerekiyor çünkü gerçeklik hissi veren bir şeyler tasarlamak istiyorum.
Hem resim hem de fotoğraf için aynı durum geçerli. Yeni bir teknik, sanatsal sürece kendi mantığını ekler. Photoshop, fantezileri görünür kılmak için muhteşem bir araç. Aynı zamanda kurcalayıp eğlenceli deneyler gerçekleştirmeniz için de cazip bir program. Sizi samimi sanatsal yaklaşımınızı bir kenara bırakmaya teşvik edebilir. Fakat nihayetinde sanatın niteliği sonucunda gizlidir. Sanatçı olan benim – Photoshop değil.
Şimdiye kadar Kuzeydoğu Almanya’ya dört gezi gerçekleştirdim. Orada evlerim için geniş ve melankolik peyzajlar buldum. Bir de orta çağdan kalma kasabalar. Haritalar ve Google Earth yardımıyla gezilecek en ilginç yerleri bulup, yürüyerek, bisiklet ve tren kullanarak bu bölgelere ziyaretler gerçekleştirdim. Hepsi bu. Patagonya, Yemen veya Aleutan Adaları gibi daha egzotik yerlere de gitmek istiyorum. Bunlar hep paraya ve zamana dayanıyor. Birkaç aydır gazeteci ve fotoğrafçı Oliver Abraham ile birlikte çalışıyoruz. Dünyanın dört bir köşesinden olağanüstü fotoğraflar çekiyor. Bazı imgelerini kolajlarımda arka plan olarak kullandım. Bunlar dışında kolajlarımda yer alan bütün ögeler benim çektiğim fotoğraflardan oluşuyor.
Güney Fransa’daki küçük, orta çağdan kalma kasabalara bayılıyorum. İnançlı birisi değilim ama Roma’daki kiliseler ile gotik kiliselere de hayranım. Onlarda kutsal bir şey olduğunu hissediyorum.
Bir defasında Kuzeydoğu Sibirya’da Norilsk’te bulunmuştum. Gerçekten de distopik bir şehirdi..
Evlerimin hiçbirisinde yaşamak istemem. Kimse bir düşün içinde yaşamak istemez. Ama eğer karar vermem gerekseydi “medeniyet” kolajındaki uçan şehri seçerdim. Bir evin içinde seyahat etme fikrini seviyorum. Uzlaşmacı bir yanı var. Sabitlik ve güvenlik ile özgürlük ve rahatlığın kombinasyonu.
Küçük bir kulesi olan 110 yaşında eski, ufak bir villa. Pencereleri yuvarlak. Evin anaç bir hali var, hoşuma gidiyor.